6 Aralık 2011 Salı

Çek mahkûmları şafak sayıyor


Çek Kanunu'ndaki ceza kaldırılıp yerine en az 5 yıl çek yasağı düşünülüyor. Düzenlemenin yeni yıla yetiştirilmesi gündemde Halen 8 bin kişinin karşılıksız çekten hapiste kalmasına neden olan 5941 sayılı Çek Kanunu’ndaki ‘adli para cezası’ düzenlemesinin kaldırılması için düğmeye basıldı. 2003 yılından sonra karşılıksız çekin adli para cezasını gerektiren bir suç olarak düzenlenmesi nedeniyle karşılıksız çek tutarına göre bir güne 100 lira üzerinden hesaplanan adli para cezasını ödeyemeyenler hapse giriyor. Yani örneğin 10 bin liralık çeki karşılıksız çıkan kişi, bu kadar tutarda adli para cezası ödemezse 100 gün hapis yatıyor. TBMM Adalet Komisyonu
Başkanı ve AK Parti Ankara Milletvekili Ahmet İyimaya, bu durumun Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ndeki 4 nolu protokole aykırı olduğunu, adli para cezasını kaldıracak düzenleme için Adalet Bakanlığı’nda çalışma başlatıldığını söyledi.

Ardından çalışmanın Adalet Komisyonu’na geleceğini belirten İyimaya, çek dolandırıcılığını önleyecek madde üzerinde dikkatle durulduğunu bu konuda sıkıntı yaratmayacak düzenleme yapmak istediklerini söyledi. İyimaya, Adalet Bakanlığı’ndaki çalışmaya vurgu yaparken, CHP Ankara Milletvekili Sinan Aygün de 5941 sayılı Kanun’da adli para cezasını kaldırmaya yönelik 1 Ekim 2011 tarihli ve 2/85 nolu değişiklik teklifini TBMM Adalet Komisyonu’na iletmiş durumda.

HAPİS YERİNE ÇEK YASAĞI
Bakanlar Kurulu’nda değişikliğe uğramaması halinde hem iktidar hem de muhalefet partileri, hapis cezasını ortadan kaldırma konusunda mutabık oldukları ve yılbaşına kadar düzenlemenin Meclis’ten geçirilmesinin planlandığını belirttiler.

Değişiklikle hapis yerine bir yandan alacaklı ile icra davası sürerken, karşılıksız çek sahibine belli süreyle (En az 5 yıl) çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağı getirilecek. Hapisteki 8 bin kişinin dışında halen Yargıtay’da da yaklaşık 50 bin karşılıksız çek dava dosyası karar bekliyor. 110 bine yakın dosya ise Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nda inceleniyor.

Müjdeyi, Bağış Twitter’dan vermişti
Çek mağdurları için müjdeyi AB’den sorumlu Devlet Bakanı Egemen Bağış önceki gün Twitter’dan vermişti. Bakan Bağış, “Çek Cumhuriyeti’nden çek mağdurlarına iyi haberim var. Adalet Bakanı Sadullah Ergin ile görüştüm çözüm konusunda hazırlık yapıyorlarmış” yazmıştı.

AK Partili vekilin ailesi de zora düştü
AK Parti Van Milletvekili Burhan Kayatürk, market zinciri bulunan ailesinin de 2009’da 700 bin liralık çek borcu için bankadan istediği krediyi alamayınca zor duruma düştüğünü belirterek “Çevremizden destek alamasaydık
kardeşlerim de şu anda hapiste olacaktı. Paranın cezası hapis değil para olmalıdır” dedi. Öte yandan CHP Ankara Milletvekili Sinan Aygün ise kanun teklifi için iktidar partisinden de olumlu mesajlar geldiğini, son görüşmelerinde yılbaşına kadar düzenlemenin çıkabileceğini söylediklerini aktardı.

Tahsin Akça / Gazete Habertürk

Wrangler Ayakkabı 2012 İlkbahar-Yaz



Yepyeni modelleri, görülmemiş taban diyaznı ile,
Wrangler Ayakkabı 2012 yazına çok iddialı giriyor...
Tamamen İtalyan dizaynı ve işçiliğinden oluşan koleksiyon
yaşanmaya değer.

24 Kasım 2011 Perşembe

Wrangler Footwear ile sıcacık bir kış


"Napan be gardaşcığım?" diye soranlara
"iyiyim ayacıklarım sıcacık" deyiverin :))

Wrangler footwear ile sıcak bir kış...

WRANGLER FOOTWEAR TÜRKİYEDE!!! VE ÇOK YAKINDA K.K.T.C.' DE


7. Uluslararası Ayakkabı Moda Fuarı AYMOD 2012'ye
100 Yıllık tarihi, ahşap bir yük vagonu ile rayların üzerinde giriş yapan
Wrangler Ayakkabı Türkiye'ye "Merhaba" dedi.
1947 doğumlu denim giyim markası olan Wrangler, Neta Co. Türkiye distribütörlüğünde
Wrangler Ayakkabının muazzam güzellik ve kalitedeki 2012 İlkbahar-Yaz koleksiyonunu
beğenilere sundu.
İtalyan tasarımcıların elinden çıkan koleksiyon; Amerikan Country tarzı ile Akdeniz Esintilerinin
sentezinden oluşuyor.


Farkındalığının farkında olanların ayakkabısı Wrangler.

12 Temmuz 2011 Salı

KIBRIS DAVASI TAKİBİ


Dört önemli isimden K.K.T.C.'nin bekasını ilgilendiren açıklama.
Lütfen vakit ayırıp sıkılmadan sonuna kadar okuyunuz.
Benden derlemesi ve sunması...
Saygılarımla

Sabih Samur
Kıbrıs Davası Takipçisi




KKTC Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu:
"Özetle bugün müzakerelerin nereye gideceğini, bir anlaşma olursa ne zamana kadar olabileceğini, anlaşma olmazsa ondan sonra neler olabileceğini acıkca yorumlayabilecek pozisyonda olduğumuz söyleyebilirim. Bugün toplantıdan memnun olduğumuzu ifade etmek istiyorum. Kıbrıs Türk tarafı olarak önemli acılımlar yaparken, BM Genel Sekreteri tarafından da bu görüşlerin sempati ile karşılandığını söyleyebilirim. Bizim icin önemli olan önümüzü görecek pozisyonda olduğumuzu söyleyebilirim. Her öneri müzakerelerde sonuc alma bakımından önemli olur. Özellikle mülkiyet ve toprak konusunda bugüne kadar söylenenler, 'Türk tarafı toprak konusunu görüşmez' söylemi, bugün bizim ortaya koyduğumuz öneriyle ortadan kalkmıştır. Ama altını cizerek söylemek mecburiyetindeyim. Harita ve rakamları görüşecek değiliz. Sadece bu konudaki kriterlerimiz neyse, müzakere masasına onları koyduk.

Dolayısıyla bu kriterlere uyulduğu takdirde toprak konusunda da, tabi ki son safhada, yani bütün konularda bir mutabakata varmak lazım ki, toprak konusunu ileri safhasını, harita ve rakamları görüşebilelim. Rum tarafının bu konuda ne istediğini biliyoruz. Mühim olan Kıbrıs Türk halkının da kabul edebileceği, Kıbrıs'ta huzur icinde yaşayabileceği bir anlaşmaya varmaktır. Bizim amacımız budur."

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu:

"Bu yıl sonuna kadar Kıbrıs sorununa bir çözüm bulmayı ve önümüzdeki yıl başında da referanduma gidilmesini umut ediyoruz.

Beklentimiz ve umudumuz şudur. Bu sene sonuna kadar kapsamlı bir çözüm gerçekleşsin‚ 2012’inin ilk aylarında referandum gerçekleşsin ve 2012 Temmuz’unda AB dönem başkanlığını Birleşik Kıbrıs üstlensin. Hedefimiz bu olmalıdır.

Avrupa Birliği dönem başkanlığını tüm Kıbrıs’ı temsilen üstlenebileceğinizi düşünerek‚ müzakerelere yön vermeye kalkışmayın. Bu müzakere sürecini sonuçlandırma vakti geldi‚ yeni tarihler elde etmeye çalışmayın.

‘RUM KESİMİNE ZARAR VERİR’

Öncelikle Rum kesimine zarar verecektir çünkü tüm adayı temsil etmeksizin dönem başkanlığını üstlenmek eksik görev ifa etmektir. Bu durum Avrupa Birliği’ne ve barış sürecine de zarar verecektir.
Bölünmüş ve bir kesimi dışlanarak izolasyon altında haksız muameleye maruz bırakılmış bir Kıbrıs‚ Temmuz 2012’de dönem başkanı olmamalı. Bu Avrupa Birliği vizyonuna ve birliktelik ruhuna da aykırıdır."

Hüseyin Macit Yusuf:
Elli yıla yakın bir zamandan beri sürmekte olan müzakereler Rum tarafının bilinen tutumu yüzünden adil ve kalıcı bir anlaşma ile sonuçlanamamaktadır. Rum’a göre ada Yunan’dır. Adada yaşayan Türkler azınlıktır ve azınlık haklarıyla yetinmeli, Rum idaresi altında yaşamayı kabullenmelidir. Azınlık Türklerin Rumlarla eşit ortak olması mümkün değildir. Adanın tek meşru idaresi sözde Kıbrıs Cumhuriyeti’dir. Bu Cumhuriyet Rumlar tarafından yönetilmektedir. Bir çözümde bu Cumhuriyet yine Rum çoğunluk tarafından yönetilmelidir.
Avrupa Birliğine üye yapılan Rumlar elde ettikleri bu konumu ve gücü biz Kıbrıs Türkleri ile paylaşmak istememektedir. Gaspettikleri haklarımızı iade etmelerini beklemek saftillikten öte aptallık olacaktır. Kilise destekli Rum-Yunan ikilisinin ada gerçeklerine göre bir çözümü, yani iki ayrı halka, iki ayrı devlete dayalı bir çözümü, kabul etmesi mümkün değildir. Rum tarafı bırakınız konfederal bir çözümü, aslında federal çözümü dahi istememektedir. Federal çözüm onlara göre Türk askerinin adadan ayrılacağı, Rum göçmenlerin evlerine döneceği bir ara hedef için uygulanacak formüldür. Esas hedef yüzde yüz Rumlardan oluşan üniter bir Rum devletidir.
O zaman neyi-niçin müzakere ettiğimizin mantığını bizi yönetenlerin bize açıklamaları gerekmektedir. Zamana oynamak Kıbrıs Türkünün lehine midir? Yoksa AB üyesi Rum tarafı üyeliğin verdiği avantajları kullanıp gelişirken, biz Kıbrıs Türkü ambargo ve izolasyonlar altında sıkıntılarla boğuşmaya devam mı edeceğiz? Bu gidişe, yani sonuç alınması mümkün olmayan bu sürece kim ne zaman dur diyecektir?
Enerjimizi bu yararsız müzakerelere yoğunlaştırmak yerine devletimiz KKTC’nin kalkınmasına yoğunlaştırmamız daha doğru, daha verimli olmayacak mıdır?
7 Temmuz zirvesinden veya daha doğrusu zırvasından çıkabilecek en iyi sonuç tarafların ‘anlaşmazlıkların çözümlenmesinin mümkün olmadığı konusunda’ anlaşmalarıdır. Bu yürekli kararı emperyalist güçlerin ‘müzakerelere devam edeceksiniz’ telkin ve baskısına rağmen almak ise oldukça zordur. Bu aşamada zirveden çıkabilecek en verimli sonuç, devam etmesi beklenen müzakereleri bir takvime bağlamak olacaktır. Böyle bir takvim Rum tarafı üzerinde anlaşma yolunda herhangi bir baskı unsuru olmayacaktır. Ancak takvim, müzakerelerin ilânihâye sürmesini engelleyecek, KKTC ve Kıbrıs Türkü olarak bizlerin önünü açacaktır. Tek düşüncemiz devletimiz KKTC ve halkın gelişmesi, refahı ve mutluluğu olmalıdır.

Rauf Denktaş:
" Rum Ulusal Konseyi, Milli Stratejiyi tespit etti. Rum Ulusal Konseyi’nde oy birliği ile alınan kararların liderleri bağlayıcı olduğunu unutmaz ve Hristofyas’ın “Milli davadan taviz yok. Makarios’un izindeyiz. EOKA’dan yön ve ilham alıyoruz” sözlerini hatırlarsak Rum Ulusal Konseyi’nin basına açıkladığı kadarı ile olsa da, Rum tarafının milli stratejisini ve kırmızı çizgilerini yeniden görmüş oluyoruz. Kısacası, Rum tarafı Kıbrıs’ı kendi adası, Rum liderliği kendini Kıbrıs’ın meşru hükümeti olarak görmekte ve “AB üyesi Kıbrıs” olarak şartlarını ileri sürmekte, Türkiye’den tanınma beklemekte, “aksi takdirde AB üyeliğini unut” diyebilmektedir.
- Rum Ulusal Konseyi’ne göre “Türkiye AB’ye karşı mükellefiyetlerini yerine getirmezse o zaman üyeliği yolunda engellerle karşılaşacaktır”. Türkiye’nin “Önümüze AB mi, Kıbrıs mı? seçeneği konursa cevabımız Kıbrıs olur” açıklamasını ciddiye almadıkları anlaşılıyor.
- Bunlara ek olarak Rum Ulusal Konseyi “Uzlaşma, dıştan empoze edilmemeli, iki liderin anlaşmasından kaynaklanmalıdır. Referanduma ancak böyle bir uzlaşma sevk edilebilir” derken ve ’Hakemlik’, takvim kabul edilemez, uzlaşma olabilmesi için önerilerimizi, ABD’den Bryza’nın dediği gibi, Rumların kabul edebilecekleri bir çizgiye getirme çabası içinde olursak, bunu gören BM Temsilcisi Downer niye iyimser olmasın? Görüşmeler iyi gidiyormuş! Çok doğru. Rumların istedikleri yönde ilerliyor. Uslu Türk tarafı da gittikçe artan bir itibar kazanmaya devam ediyor!
- Türkiye ve KKTC olarak uyanacak mıyız? Yoksa, Türkiye’nin 15-20 yıl sonra AB üyesi yapılabileceği işaretini veren küçük ışık yandığı için KKTC’nin Rum’a teslimini “barışa hizmet” addederek bu tehlikeli gelişmeler karşısında susacak mıyız?"

Facebook Yorumları:
-------------------

Saffet Soykal :Ne anavatandan bir santim, ne de Mücahit-Mehmetçik kanlarıyla kurula KKTCden verilebilir. And içtik yemin ettik biz.

Recep Çaluda :saffet bey allah size de bize uzun ömür versinde.o günü yaşarsak ya kendimi denize atacağız ya da tek başıma taaruza geçeceğim.saygılar

Ahmet Canan :Son Türk kanı akıncaya kadar hiç bir vatan toprağının bir çakıl taşını bile vermeyiz vermeye yeltenenlerin beynini patlatırız...

Doğan Kızak
Kıbrıs'ta bizim vatanımız ve vatan toğrağı kutsaldır ve kutsal vatan toprağının da tek tanımı vardır: Vatan toprağının kutsal olması demek, milletinin bağımsızlıktan yana bir bütün halinde, aynı ülkü çerçevesinde meseleyi bir namus kavramı çerçevesinde, çağdaş düzeyde ele alması demektir...
Ülkenin dışa açılması, öteki ülkelerle uygarlık düzeyinde ilişkiler içerisinde bir arada, daha bir dünya için barış içerisinde yaşaması, “Ne yapalım, elden bir şey gelmez teslim olalım ne isterlerse yapalım, verelim, dalgamıza bakalım” demek değildir...

Cansın Güner Tunçdirek TC-KKTC BİRDİR BERABERDİR ....BUNU KİMSE BOZAMAZ ...GÜÇLERİ YETMEZ

Leyla Yüksel KİMSE KARDEŞLİĞİ BOZAMAZ! KIBRIS, KIBRIS TÜRKLERİNİNDİR!!

Gülden Sema BUNLAR KIBRISIDAMI GÖZDEN ÇIKARDILAR..VATAN HAİNLİĞİ NEDİR DİYE SORANLARA İŞTE BU DİYEBİLİRİM..BU NASIL BİR HAİNLİKTİR..ANADOLUNUN HER KARIŞINDA OLDUĞU GİBİ KIBRISTAKİ TOPRAKLARDA ŞEHİT KANIYLA SULANMIŞTIR..TÜRKÜN TARİHİNDE VARMIDIR TOPRAK VERMEK..??

Nurten Özçelik gördüğüm kadarıyla k.k.t. c .. rumlar ve türkler çok gerginler ortamlarını biliyorum orada kalmış ve . birebir yaşamış biri olarak şu bir gerçek orasıda BİZİM TÜRK VE TÜRK KALACAK .bu arada tşk .ediyorum sevgiler..

Zafer Yücel Kıbrıs’ı Emperyalistlerin kucağında kıvranan Rumlarla Demokratik çözümler arıyor numaraları ile Milletimize hazmettire hazmettire aslında Emperyalistlere peş keş çekenler, Vatana ve Millete hatta Afrika’dan Kafkasya’ya, Ortadoğu’dan Asya’ya kadar bütün bölge halklarına ihanet ediyor demektir.
Bakınız; Mustafa Kemal, Türk Kurtuluş Savaşı'nın uluslararası boyutunu açıklarken şunları söylüyor;
"Türkiye, Doğu ve Batı Dünyası'nın sınırındaki coğrafi konumuyla ilginç bir rol oynuyor. Bu durum, bir yanı ile yararlı iken, diğer yandan tehlikelidir. Batı emperyalizminin Doğu'ya yayılmasını durdurabileceğimiz için, Özgürlük yolunda Türkiye'yi öncü olarak gören bütün Doğu halklarının sevgisini kazanmış bulunuyoruz.
Diğer yandan, bu durum bizim için tehlikelidir. Çünkü Doğu'ya yönelen saldırıların bütün ağırlığı, öncelikle bizim üzerimizde yoğunlaşmış bulunuyor. Türk halkı bu konumu ile gurur duymakta ve Doğu'ya karşı bu görevi yerine getirmekten mutlu olmaktadır."
Bu durumda, büyük ve şanlı işler yapıyor görünen İngiliz Madalyalı, ABD destekli Vatan Haini Sıçanların hangi konumda olduğunu gelin siz düşünün.
Gençleri Kıbrıs’ta da bizde oynadıkları oyunun benzerini oynadılar... Geçmişteki liboşların hatalarından kaynaklı boşlukları değerlendirerek ambargolar vs. baskılarla gelişimi engellediler, içine düşürdükleri ekonomik ve sosyal durumu kullanarak kitleyi bilhassa gençleri yönlendirdiler.
Geçmişteki dediğimiz Partiler bunlardan yani AKAPE’den kopuk değil, AKAPE içindeki bir sürü zevat o Partilerde de vardı, yani sorun bu zihniyette. Tabii AKAPE Hükümeti Eroğlunu bırakırsa ve gerçekten yazdığımız Stratejik boyutta bir perspektifte desteklerse iyi olur ama bırakmaz, çünkü Orta Doğuda ve ilerisinde bir görevleri var. Bu beyler BOP un Eş Başkanlarından birisi tarafından yönetiliyor.
Ukrayna da Turuncu devrim, Gürcistan da Gül devrimi, Ermenistanda Kardelen ve Kıbrısta da Yeşil devrim planlamışlardı ama başaramadılar ve gençlikte uyanır oldu.
O mücadeleyi takip edenlerdenim Denktaş Eroğlu ve arkadaşları hakiki kahramanlardandır.

Doğan Dinçer
Haklı tespit ve stemleriniz de çok haklısınız.İktidarın AB ve BM ile yapılan istişarelerde alacağı karar önce orada GAZİ olan,Orada silahlı mücadele eden ve ŞEHİT olan KIBRISLI TÜRKLER'in aileler ve yakınları ile ,1974 yılında BARIŞ için oradaki İnsanlara yapılan katliamı durdurmak üzere giden TSK mensuplarından BOĞAZ ve KARAOĞLANOĞLU ŞEHİTLİKLERİNDE yatan AZİZ ŞEHİTLERİMİZİN kemiklerinin sızlayacağını bilin.Orada GAZİ olanların düşüncelerini öğrenin ve Değerli Sabih beyin dediği gibi KIBRISIN sahipsiz olmadığını da öğrenin diyor,sevgi ve saygılarımı sunuyorum.

Mustafa Kenan Ayçicek Güvenebileceğimiz tek güç Kıbrıs halkının bizatihi kendisidir..Onlar neyi arzuluyorsa;..o yönde gelişme yaşanır..Umarım Sayın Denktaş'ın İngiltere tarafından İNTERPOL aracılığıyla,TERÖRİST olarak arandığı yılları unutmazlar...

Sabih Samur Kıbrıs'a tatil amacıyla gidenlerin mutlaka Lefkoşa'da Kumsal Mevkiindeki müzeye gitmelerini ve o küveti mutlaka gözleriyle görmelerini istiyorum!
Ankara bizim için ne ise
Diyarbakır'da odur, Erenköy'de oldur!

Lütfü Öztürkmen Kıbrıs Türk devletinden istenen toprak tavizi her iki tarafında uzlaşacağı bir şekilde çözülebilir. Nasılmı, adanın iki bölgesinde ur gibi duran İngiliz üslerini oradan def edersek, o yer Rumlara verilirse, hem Rumlar toprak kazanmış olur, hem bizler toprak kaybetmemiş oluruz. Bütün bunların yanında da adadaki iki ur temizlenmiş olur. Akdeniz kurtulur.
Vatan toprağı kutsaldır feda edilemez!

20 Şubat 2011 Pazar

Kod Adı: TC