25 Mart 2008 Salı

BRT'de Rumca Şarkılar


BRT’DE RUMCA ŞARKILAR YAZIKLAR OLSUN


Tanju Müezzinoğlu
Yazar İletişim: tanju2002@superonline.com
-------------------------------------------------------------------------------------------------
BARIŞ, BARIŞ diye Kıbrıs Türk Halkını Kıbrıs (RUM) Cumhuriyetine yamalamak için çalışmalar son sürat devam etmektedir. Hiçbir Rum radyosunda ve TV’sinde Türkçe şarkı, Türkce türkü duymanız mümkün değildir. Ama BAYRAK RADYOSU ve Televizyon yayınlarında Rumca şarkılar, Rum Türküler. BAYRAK, BAYRAK diye yayınına başlayan Kıbrıs Türk Mücahidinin sesi bu gün ne hale getirildi. YAZIKLAR OLSUN.

BRT ve bazı TV kanallarında yapılan yayınları izlediğiniz zaman, Annan Planında uygulanan felsefe, psikoloji ve mantık çok dikkatli bir şekilde yeni şekli ile ortaya atılmıştır. Şimdi ortaya çıkacak olan konuşmacılar, AB ve ABD tarafından çok dikkatli bir şekilde seçilmişlerdir. Türk Halkını nasıl kandırıp oyuna getirecekleri plan ve programlar uygulamaya konacaktır.

Ortaya atılacak ilk tuzak şudur. “İki bölgeli” kelimesidir. Ama bunun içeriği ortaya çıkarıldığı zaman Türk Halkına nasıl bir oyun oynanmaya çalışıldığını anlamamak için ALİM olmaya gerek kalmayacaktır. Biz VOLKAN yazı ailesi olarak üzerimize düşen görevi yapacağız. Bir daha Türk Halkını eski BİZANS OYUNLARI ile aldatacaklarını hayal eden içimizdeki işbirlikçilere gerekli ders bu kez mutlaka verilecektir.

Hıristofiyas Kıbrıs sorununun çok zor bir sorun olduğunu söylüyor. Hiç utanmadan Türk Ordusuna da İŞGALCİ diyor.

Hristofiyas beni iyi dinle ve oku: Kıbrıs sorunu hiç mi hiç zor bir sorun değildir. Yeter ki siz ENOSİSTEN vazgeçin ve MİLLİ KONSEYDEN ENOSİSE kapalı hiçbir anlaşmaya evet denilmeyecek hükmünü kaldırın. Sonra bakın Kıbrıs Sorunu nasıl çok kısa bir zamanda çözülür.

Bay Hıristofias Türk Ordusuna İŞGALCİ diyorsun. Bari sen bunu söyleme. İŞGALCİ dediğin şanlı şerefli Türk Ordusu 20 Temmuz 1974 de gelmemiş olaydı. Hem Kıbrıs Türk’leri hem de siz AKEL bu gün çukurlara gömülmüş olacaktı. Sen AKEL Başkanı olarak Türk Ordusuna şükran duyacağınıza İŞGALCİ diyorsun. ÇOK AYIP.

BÜYÜK ÖNDER ATATÜRK İÇ DÜŞMANLAR İÇİN BAKIN NE DİYOR:


TRUVA ATI


Truva atı: Bu kelime, Gazi Mareşâl Mustafa Kemâl Atatürk tarafından gizli-iç düşman anlamında sıkça kullanılan “DAHİLİ BEDBAHIN” tam karşılığı olup; Türk vatandaşı olduğu halde, devlet ve milleti aleyhine ‘dış düşmanla’ iş birliği içinde şer ve şeytani fesat, ifsat, tefrika; Ekonomik-sosyal-dini-ilmi ve milli konular dahil olmak üzere her alanda anarşi, terör ve tehdit unsuru odaklarına denir. Klâsik Yunan’a atfedilen mitolojik anlama atıf da aynı kapsam ve bağlamdadır. Türk Halkı ve Türk Milleti Rumlarla yapılacak anlaşma


1. Kıbrıs’ta yapılacak anlaşma “İki Devlet” esasında yapılacak.


2. Türkiye’nin garantörlüğü devam edecek


3. İki kesimcililiğe riayet edilecekse böyle bir anlaşmaya evet.


AMA RUMLAR “ENOSİSE” KAPALI HİÇ BİR ANLAŞMAYA “EVET” DEMELERİ MÜMKÜN DEĞİLDİR. O halde hayal kurmayalım. Rumlarla masaya oturalım ama KIRMIZI ÇİZGİLERİMİZİ de ortaya koyalım.
-------------------------------------------------------------------------------------------------
SABİH SAMUR YORUMU: Üstadın yazısına ekleyecek bir kelime dahi bulamıyorum.Umarım mesajlar ulaşacağı yerlere tez zamanda ulaşır.
-------------------------------------------------------------------------------------------------

KKTC'den Seçme Linkler

Türk Dünyası sanal alemdeki yerini güçlü bir şekilde alıyor. Bunun bir göstergesi de dünyanın saygın arama motorlarında Türkçe'ye yer verilmesi çalışmaları.....
KKTC'nden seçme linkler
Türkiye ve Türk Dünyası'ndan seçme linkler
KKTC'nden seçme linkler:
KKTC, siyasi alanda henüz tanınmasa bile, tüm kurum ve kuruluşlarıyla sanal alemdeki yerini aldı.İnternet ortamında yapacağınız gezi ile KKTC’ni oturduğunuz yerde tanıyabilir, Kıbrıs’ı ziyaretinizde yabancılık çekmeden gezebilirsiniz. İşte size KKTC’ndeki internet sitelerinden bir demet.
Resmi kuruluşlar;
Cumhurbaşkanlığı,
Cumhuriyet Meclisi,
Eğitim Bakanlığı,
Turizm Bakanlığı,
Sağlık ve Çevre Bakanlığı,
Tanıtma dairesi;
KKTC mahkemeler,
Gazi Magosa belediyesi.

Basın-Yayın kuruluşları;

TAK Ajans,
Kıbrıs Gazetesi,
Kıbrıslı Gazetesi,
Volkan Gazetesi,
Halkın Sesi Gazetesi,,
"Benim Kıbrısım",
NTV msnbc Kıbrıs Haberleri,

Web Portalı
TRNCONLINE,
Uluslararası İlişkiler Ajansı İNAF ,
Bayrak Radyo Televizyon Kurumu,
Kimgazet,
TRNC

Üniversiteler;
Doğu Akdeniz Üniversitesi,
Yakın Doğu Üniversitesi,
Lefke Üniversitesi,
Uluslararası Kıbrıs Üniversitesi,
Girne Amerikan Üniversitesi,

Turizm;

Kıbrıs Türk Hava Yolları,
www.salamisbayconti.com,
www.tourism.trnc.net,
www.niaziz.com,
www.lahotel.net

Muhtelif siteler;
Kuzey Kıbrıs Sanat galerisi,
COMTECH',
Talay Bilgisayar,
Mahir Bilgisayar,
http://www.cypnet.com,
http://super-cyprus.com/,
http://www.atun.com,
Site;2..,
www.arcaajans.com,
www.oyunevi.kktc.net,
www.ektam.net,
www.arifler.mycyprus.net,
www.konica-northcyprus.com,

KAYNAK : Kıbrıs Evi 98

21 Mart 2008 Cuma

Kıbrıs’ta yeni "pencere"


KKTC Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat’la Rum kesiminin yeni “Cumhurbaşkanı” Christofias dün buluştular… Netice ne olacak? Yunan, Rum, ABD, AB ve BM usulü çözüm mü? Yoksa Türkiye için “çözülme mi? Muhtemelen ortaya yeni bir “Annan Planı” çıkacak. AKP hükümetinin bu konudaki desteği ve referandumda Türklere “evet” dedirtmesi, büyük bir gaflet ve fiyasko idi… Bu planın uygulanmasında bizi önce Allah sonra da Papadopulos kurtardı!

GİTTİ PAPADOPULOS GELDİ CHRİSTOFYAS

Alın birini vurun ötekine: Güney Kıbrıs’ta Papadopulos’un yerine, Christofias’ın Cumhurbaşkanı seçilmesiyle, “çözüm” için ortak zemin oluştuğunu zannedenler var!” Çünkü yeni “Rum Cumhurbaşkanı” seçim kampanyasında “çözüm” sloganını kullanmış! Üstelik KKTC Cumhurbaşkanı Talat’la Christofias arasında iyi ilişkiler varmış; ikisi de Komünist! “Ortak Zemin” dedikleri de Rumların, AB’nin BM’nin zemini. TC’nin “zemini” ise, en azından, değişken ve kaygan! Güney Kıbrıs Rum Cumhurbaşkanlığına Christofias’ın seçilmesi KKTC’de Cumhurbaşkanı Talat ve Başbakan Soyer tarafından memnunlukla karşılandı ve “çözüm için umut, son şans ve fırsat penceresi” olarak değerlendirilmekte… Yunanistan da bu kanaatte idi… Bu böyle olunca, “çözümün” ne mene ve kimin için “çözüm” olacağı anlaşılıyor… Yunanlıların, Rumların ve AB’nin, ABD’nin, “özüm” dedikleri, Türkiye açısından “çözülme” demek! Christofias daha yumuşak görünse bile, gerçekte öyle değil: Rumların amaçları değişmeyecek! Güney Rum halkı da onun sloganını, anlaşılıyor ki Kıbrıs’taki emellerini gerçekleştirecek bir “çözüm olarak algıladılar” Buna karşılık, Denktaş’tan sonra Cumhurbaşkanı olan Talat’ın tavrı ve sözleri böylesine bir çözüme, hatta Türk askerlerinin Kıbrıs'tan çekilmesi pahasına aynı doğrultu da!

O, Türk askerine bir türlü alışamadı, çekilseler ve de TC'nin “müdahalelerinden” kurtulabilse, rahat edecek!Ve şu dönemde Yunan ve Rum halkının değişmeyen tavırlarına karşı maalesef Kıbrıs Türklerinde “çözülme”, Türk kamuoyunda da Kıbrıs Konusunda en azından ilgisizlik var… Türkiye’nin gündemi öylesine yüklü ki, Kıbrıs konusu arka planda! Oysa Kıbrıs Türk halkı belki AB tutkusuyla farkında olamasa bile Türk Devleti için onların bağımsızlığı ve de, bununla birlikte, Kıbrıs’ın Türkiye’nin savunması için hayati önemi vardır!


FİYASKO POLİTİKA

AKP Hükümetlerinin Kıbrıs Politikası, başından beri teslimiyet, “ver kurtul” anlayışı üzerine kurulu! AKP iktidarı, AB’nin, Karen Fogg'un oyunlarına geldi. Şimdi gene, 2008 yılının sonuna kadar Kıbrıs’ta çözüm beklentisi ön plâna çıkarılmıştır. AB Komisyonu Başkanı Barroso, Christofias’ın seçilmesinden hemen sonra gönderdiği kutlama mesajında “Seçilmeniz Kıbrıs sorununda uzun süren tıkanıklığın aşılması fırsatını sunuyor; Sizi, bu şansı iyi kullanarak Kıbrıs Türk toplumu lideriyle BM gözetiminde kapsamlı çözüm müzakerelerini başlatmaya şiddetle teşvik ediyorum” diyor. Gene AB’nin uğursuz parmağı!Sadece bu olay AB’nin, Türkiye'nin çıkarları bakımından ne kadar yanlış bir yol olduğunu gösteriyor… Ve gene “Rum tarzı çözüme” ABD destek veriyor, BM Genel Sekreterinin Kıbrıs Özel Temsilcisi Moller, de aynı havada! Özet olarak “Çözüm bütün Kıbrıslıların, cüzdanları dâhil, günlük hayatlarına somut yararlar getirecektir.” diyor ve Kıbrıs Türk halkını can damarlarından vuruyor! Ve Bütün bu “çözüm” destekleri, teşvikleri, yeni “pencerenin” camlarının ne kadar buğulu, kirli olduğunu gösteriyor!

1960’daki çözüm şeklinin de zamanında sosyal ve ekonomik bakımdan ve güvenlik açısından Kıbrıs’ta yaşayanların hayrına ve çıkarına olacağı; NATO içindeki tesanüt bakımından faydalı olacağı düşünülmüştü. 21 Aralık 1963’te olanlar oldu ve Kıbrıs sorunu bugüne kadar geldi?

İki eski “Komünist” Lider de, görevlerinin başlangıcında, Kıbrıs sorununun Türkiye’nin Ada’yı “istilâ ve işgal etmesinin” sonucu olarak ortaya çıktığı iddiasını dile getirmişler. KKTC ve Türkiye bu değerlendirmeyi paylaşıyorlar mı? Yoksa, onlara göre Kıbrıs sorunu 21 Aralık 1963’te mi ortaya çıkmıştır? Soru bu! Bu soruya verilecek cevaplar, bir taraftan gerçekleri, öteki taraftan da, gafleti ve ihaneti gösterecek…


ERGENEKON


Bu yazıyı yazdıktan sonra yeni “Ergenekon Tevkifatı” (tutuklamalar) ve başta, İlhan Selçuk, Doğu Perinçek ve Kemal Alemdaroğlu’nun gözaltına alındıkları haberi geldi, herhalde Başbakanın talimatlarıyla. Malûm “TARAF” gazetesinin manşetine göre “çete, iplik iplik çözülüyormuş”… O “iplikler yumağından” bir şey çıkmayınca ne olacak?....
KAYNAK : Yeni Alanya Gazetesi

KKTC'nin tanınması istenmelidir





UBP Genel Başkanı
Tahsin ERTUGRULOĞLU


Ulusal Birlik Partisi (UBP) bugün gerçekleştirilecek Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat, Rum Yönetimi Başkanı Dimitris Hristofyas görüşmesi öncesinde durum ve olası süreçle ilgili olarak Cumhurbaşkanı Talat'a sunulan parti görüşlerini açıkladı.
UBP, KKTC'nin ayrı, bağımsız ve egemen bir devlet olarak uluslararası topluluk içinde hak ettiği yeri almasının, yani Anavatan Türkiye dışındaki devletler tarafından da tanınmasının istenmesi gerektiğini vurguladı.
Parti Genel Merkezi'nden yapılan açıklamada, içinde bulunulan süreçte şeffaf olunması, halktan hiç bir şeyin gizlenmemesi gerektiği belirtildi ve UBP'nin, bu noktadan hareketle parti görüş ve önerilerini kamuoyuna açıklamaya karar verdiği kaydedildi.
Parti Basın Bürosu'ndan yapılan açıklamaya göre Ulusal Birlik Partisi Genel Başkanı Tahsin Ertuğruloğlu
imzasıyla dün, Genel Sekreter Nazım Çavuşoğlu tarafından Cumhurbaşkanı Talat'a verilen "Konuşma Notu" başlıklı metinde özetle partinin Kıbrıs konusundaki değerlendirmelerine detaylı şekilde yer verilerek lider değişikliğinin Rum tarafının politikalarında köklü değişiklik yaratacağı beklentisinin gerçekçi olmadığına işaret edilerek, uluslar arası camiadan gelecek olası baskılara karşı hazırlıklı olunması uyarılarında bulunuldu.
İzlenecek tutum konusundaki öneriler
Bu değerlendirmeler ışığında partinin izlenmesini gerekli gördüğü tutum konusundaki önerileri ise özetle şöyle:
"KKTC'nin ayrı, bağımsız ve egemen bir devlet olarak uluslararası topluluk içinde hak ettiği yeri alması, yani Anavatan Türkiye dışındaki devletler tarafından da tanınması istenmelidir. Ancak bu gerçekleştikten sonra yeniden masaya oturabileceğimiz muhataplarımıza anlatılmalıdır;
22 Şubat 2008 tarihli mektubunuzda da belirttiğiniz takvimleme konusundaki talepleriniz yerindedir. Kıbrıs Türk halkının sonsuza dek sürecek ucu açık görüşmelerle kaybedecek zamanı yoktur. Gelişmelere de bağlı olarak bu hedef üzerinde ısrarlı olunmalıdır;
"Arabuluculuk veya hakemlik mekanizması tehlikeli"
"Arabuluculuk" veya "hakemlik" mekanizması tehlikelidir ve kabul edilmemelidir; "Kırmızıçizgilerimiz" açıklıkla ortaya konulmalıdır;
Güven yaratıcı önlemlerle öze yönelik konuların karıştırılmasına karşı çıkılmaya devam edilmeli, parça, parça "çözümlerden" kaçınılmalı,"bütünlüklü çözüm" prensibinden ayrılmamalı;
"Partiler bilgilendirilmeli"
Görüşmeler mümkün olan en azami ölçüde Lefkoşa'da yapılmalı ve şeffaflık uygulanarak siyasi partilerle kamuoyu masada olup bitenler konusunda aydınlatılmalı;
Meclis'te temsil edilen tüm siyasi partilerin oluşturacağı ve izlenecek politikaların tartışılacağı bir siyasi yapılaşma üzerinde ciddiyetle durulmalı;
Anavatan Türkiye'nin iktidar ve muhalefet dâhil tüm devlet kurumları ile yakın temas ve istişare içinde olunmalıdır."

17 Mart 2008 Pazartesi

MISIR'DA MACERA ARAYANLAR KIBRISIMI UNUTMAYIN!


126,Mehmet Akif Cad.Kumsal-Lefkoşa.KKTC. Mersin 10,Türkiye.
Tel: 00 90 392 228 45 96
Fax:00 90 392 228 45 95
E-mail:kibso@kibris.net
Web:www.kktcsanayiodasi.org
DOKUMA, GİYİM VE DERİ SANAYİ
WEAVING, GARMENT AND LEATHER INDUSTRY

Çeşitli Konfeksiyon
Various Ready-Made Clothing

AK-İL TEXTILES CO.
İSKENDERUN CAD. EMİN ALP KAYA SK.NO.6 GİRNE
Tel: (0392) 81 56404 Fax: (0392) 81 56404
SALİM İLERİ
KONFEKSİYON

ASTEX LTD.
3 ŞHT.HÜSEYİN PAŞA SOK LEFKOŞA
Tel: (0392) 22 86187 Fax: (0392) 22 83837
EROL MUHTAROĞLU
KONFEKSİYON

BALKAN LONDON LTD.
ORGANİZE SANAYİ BÖLGESİ 1.CAD P.K.870 LEFKOŞA
Tel: (0392) 22 54310 Fax: (0392) 22 52565
TUNÇAY ULUÇHAN
KONFEKSİYON

CYPRUS MANUFACTURING LTD.
ORGANİZE SANAYİ BÖLGESİ 20. SOK. NO:10 LEFKOŞA
Tel: (0392) 22 53095 Fax: (0392) 22 53203
BÜLENT CAN
BAYAN GİYİM, ETEK, PANTOLON, CEKET

EXPORTEX CYPRUS LTD.
P.K.656 KARAKUM GİRNE
Tel: (0392) 81 51539 Fax: (0392) 81 51541
ERGÜN KURRA
KONFEKSİYON

GREEN-MAN LTD.
KURTULUŞ CAD. BABAYİĞİT SİTESİ 2/A, 2/B GİRNE
Tel: (0392) 81 58582 Fax: (0392) 81 58289
YUSUF GAZİ
KONFEKSİYON, TEKSTİL


GÜLCAN LTD.
ORGANİZE SANAYİ BÖLGESİ 7. SOK. NO:12 LEFKOŞA
Tel: (0392) 22 53360 Fax: (0392) 22 53362
ALİ GÜLLÜ
BAYAN KONFEKSİYON ETEK, PANTOLON, BULUZ

H.TOROS ENDÜSTRİ LTD.
MEHMET AKİF CAD.P.K.526 LEFKOŞA
Tel: (0392) 22 72412 Fax: (0392) 22 87574
HİLMİ TOROS
ATLET, KİLOT, GECELİK, T.SHİRT, BEBEK GİYİSİSİ




KIBRIS HOMME DESIGNS LTD.
ORGANİZE SAN.BÖL.8.SOK.D BLOK NO:23 LEFKOŞA
Tel: (0392) 22 52634 Fax: (0392) 22 52686
BÜLENT ERCİYAS
BAY/BAYAN GİYİSİ ÜRETİMİ

LASTEX LTD.
ORGANİZE SANAYİ BÖLGESİ K/OĞLANOĞLU GİRNE
Tel: (0392) 82 22085 Fax: (0392) 82 22087
ÖZKAN BARIŞEL
BAY/BAYAN ÇOCUK GİYİSİ ÜRETİMİ

LEMAN TİCARET LTD.
ORGANİZE SANAYİ BÖLGESİ LEFKOŞA
Tel: (0392) 22 52081 Fax: (0392) 22 55406
AYDIN YORGANCIOĞLU
SPOR GİYİM, BAY/BAYAN ÇOCUK KIYAFETLERİ

LİN TEKSTİL SANAYİ VE TİCARET LTD.
FIRAT SOK. DAĞAŞTI APT.NO:1-2 LEFKOŞA
Tel: (0392) 22 52744 Fax: (0392) 22 54112
CEMAL DAĞAŞTI
İÇ ÇAMAŞIRI, SPOR GİYİM, BAY BAYAN PANTOLON

LONTEX LONDON LTD.
ORGANİZE SAN. BÖL. 6. SOK. NO:15 LEFKOŞA
Tel: (0392) 22 54 652 Fax: (0392) 22 53 977
TANSIN ÖZAŞAR
DIŞ BAYAN GİYİM (PANTOLON, ETEK)

LOVETEX LTD.
HASPOLAT SANAYİ BÖLGESİ LEFKOŞA
Tel: (0392) 23 35 756 Fax: (0392) 23 35 755
AHMET OGAN
KONFEKSİYON

M. TOROS TİCARET LTD.
M.AKİF CAD. NO: 86 P.K: 568 LEFKOŞA
Tel: (0392) 22 72222 Fax: (0392) 22 72237
MUSTAFA TOROS
KONFEKSİYON

NICOLE MANUFACTURING LTD.
ORGANİZE SANAYİ BÖLGESİ 4.SOK.1 LEFKOŞA
Tel: (0392) 22 54009 Fax: (0392) 22 54011
ALİ GAVANİ
BAYAN GİYİM PANTOLON, CEKET, ELBİSE

PUTRE TİCARET LTD.
BAYRAKTAR SOK. NO:4 KÜÇÜK KAYMAKLI LEFKOŞA
Tel: (0392) 8544646 Fax: (0392) 81 50471
MUSTAFA DEVA
KONFEKSİYON, TEKSTİL

SEDER GİYİM SANAYİ
KIZILAY SOK. PEYAK BİNA. ARKASI Y.ŞEHİR LEFKOŞA
Tel: (0392) 22 73512 Fax: (0392) 22 84264
SEDER ERTAÇ
KONFEKSİYON

SHEVSON KNITTING FAC. LTD.
BEDREDDİN DEMİREL CAD. LEFKOŞA
Tel: (0392) 22 71125 Fax: (0392) 22 86615
ORHAN ŞEVKET
KONFEKSİYON

SKY FASHIONS & KIRAY LTD.
ÇETİN KÜRŞAT APT. ARKASI NO:13 GÖNYELİ
Tel: (0392) 22 31130 Fax: (0392) 22 32690
ACAR GÖKAŞAN/YILMAZ KIRAY
EŞOTMAN, BAY/BAYAN ÇOCUK GİYİMİ

SONTEX LTD.
ORGANİZE SANAYİ BÖL. 1. SOK. NO.4 LEFKOŞA
Tel: (0392) 22 56786 Fax: (0392) 22 55476
NİYAZİ ATAHASAN
KONFEKSİYON

SUITEX LTD.
91. A MEHMET AKİF CAD. LEFKOŞA
Tel: (0392) 22 81876 Fax: (0392) 22 86875
SABER ANDIR
BAY BAYAN GİYİSİ ÜRETİMİ

VESTOK LTD.
HASPOLAT SANAYİ BÖLGESİ LEFKOŞA
Tel: (0392) 23 35591 Fax: (0392) 23 35887
MEHMET ÖZKIRDAR
KONFEKSİYON

YARİM LTD.
M.RUSO CAD.112/A K/KAYMALI LEKOŞA
Tel: (0392) 22 87719 Fax: (0392) 22 79457
TEKİN KÖSE
KONFEKSİYON

YAZGI IMPORT - EXPORT LTD.
ŞHT.KEMAL ÜNAL SOK.METROPOL YOLU TAŞKINKÖY LEFKOŞA
Tel: (0392) 22 53623 Fax: (0392) 22 53622
ARİF EFETÜRK
KONFEKSİYON

YUSUF ÖZSOY KOT MERKEZİ
RAİF DENKTAŞ CAD. 77. F GÖÇMENKÖY LEFKOŞA
Tel: (0392) 22 35340 Fax: (0392) 22 33197
YUSUF ÖZSOY
KONFEKSİYON

ZEHRA ÖZERDAĞ LTD.
ORGANİZE SANAYİ BÖLGESİ LEFKOŞA
Tel: (0392) 22 53044 Fax: (0392) 22 53042
ZEHRA ÖZERDAĞ
KONFEKSİYON







Ev Tekstil
Home Textile

AL LALE TEKSTİL LTD.
13.SOK. NO: 8 ORTAKÖY/LEFKOŞA
Tel: (0392) 22 84214 Fax: (0392) 22 83914
TİMUR NAZIM
NEVRESİM, PERDE

BURHAN LTD.
BEDREDDİN DEMİREL CAD. 7. ARABACIOĞLU APT 121/2 LEFKOŞA
Tel: (0392) 22 87119 Fax: (0392) 22 82099
BURHAN SOYKUT
EV TEKSTİL

CYPROTEX TEX. IND. & TRA. CO. LTD.
OSMANPAŞA CAD. NO: 2 ÜMİT APT KÖŞLÜÇİFLİK LEFKOŞA
Tel: (0392) 22 75390 Fax: (0392) 22 79840
HAYRİ TAŞOĞLU
ÇARŞAF, HAVLU, YATAK ÖRTÜSÜ

CYPRUS CRAFT CO. LTD.
ŞHT. HÜSEYİN RUSO CAD. DR. FAZIL KÜÇÜK KAV. LEFKOŞA
Tel: (0392) 22 52850 Fax: (0392) 22 57246
TURGAY YEŞİLBAŞ
PERDE,YATAK,YASTIK

LUKSOR SANAYİ VE TİCARET ŞTİ. LTD.
HASPOLAT SANAYİ BÖLGESİ LEFKOŞA
Tel: (0392) 23 35330 Fax: (0392) 2335917
SALİH KURAL
EV TEKSTİL

MUSTAFA YÜNCÜ LEFKONUKLU & CO.LTD.
HÜSEYİN KAPTAN SOK. NO. 15 K.KAYMAKLI LEFKOŞA
Tel: (0392) 22 75671 Fax: (0392) 22 76884
AYSEL KARAS, GÖKSEL LEFKONUKLU
YORGAN, NEVRESİM, PERDE, ÇARŞAF İMALATI

TEL-İŞ LTD.
ORGANİZE SANAYİ BÖLGESİ. LEFKOŞA
Tel: (0392) 22 55883 Fax: (0392) 22 54364
HASAN KASAPOĞLU
EV TEKSTİL

Şilte Üretimi
Production of Mattress

LUKSOR SANAYİ VE TİCARET ŞTİ. LTD.
HASPOLAT SANAYİ BÖLGESİ LEFKOŞA
Tel: (0392) 23 35330 Fax: (0392) 2335917
SALİH KURAL
ŞİLTE

SEMDAŞ SANAYİ VE TİCARET LTD.
ORGANİZE SAN. BÖL. 21. SOK NO: 38 LEFKOŞA
Tel: (0392) 22 53 227 Fax: (0392) 2254 723
ÇELEBİ TÜRKER
ŞİLTE
TEL-İŞ LTD.
ORGANİZE SANAYİ BÖLGESİ. LEFKOŞA
Tel: (0392) 22 55883 Fax: (0392) 22 54364
HASAN KASAPOĞLU
ŞİLTE


Çanta-Valiz Üretimi
Production of Bag and Suitcase

SANAT ÇANTA VALİZ LTD.
KÜÇÜK ORGANİZE SANAYİ BÖLGESİ MAGOSA
Tel: (0392) 36 64049 Fax: (0392) 36 65752
MEHMET SOLYALI
ÇANTA,VALİZ, SPOR ÇANTASI, CÜZDAN

Gömlek
Shirt

ALBA HOLDING CO. LTD.
HASPOLAT SANAYİ BÖLGESİ LEFKOŞA
Tel: (0392) 23 35390 Fax: (0392) 23 35401
HİLMİ REFİK
GÖMLEK ÜRETİMİ

SEDER GİYİM SANAYİ
KIZILAY SOK. PEYAK BİNA. ARKASI Y.ŞEHİR LEFKOŞA
Tel: (0392) 22 73512 Fax: (0392) 22 84264
SEDER ERTAÇ
GÖMLEK, PANTOLON, CEKET, MONT

Çorap
Socks

ALPAL ÇORAP VE TEKSTİL İM.SAN.LTD.ŞTİ.
DR. FAZIL KÜÇÜK BULVARI ORG.SAN.BÖL.LEFKOŞA
Tel: (0392) 22 52966 Fax: (0392) 22 54533
ALPTEKİN ALPAL
ÇORAP

Torba
Sacks

DEMSOY MARKETING LTD.
YAHYA KEMAL SOK. OKAY APT. D 4 K.ÇİFTLİK LEFKOŞA
Tel: (0392) 22 74428
HÜDAVERDİ A. AKSOY
TORBA

Deri
Leather

DERGÜN SANAYİ VE TİCARET LTD.
52, İSTANBUL SOK. LEFKOŞA
Tel: (0392) 22 87674 Fax: (0392) 22 72368
HASİP HASİPOĞLU
DERİ SANAYİ

ERSAN DERİ SANAYİ LTD.
GÜNGÖR YOLU ÜZERİ AĞILLAR BÖL. HASPOLAT LEFKOŞA
Tel: (0392) 22 74368
ERSAN ÖZKAN
DERİ SANAYİ

KEBAĞ LTD.
SANDALLAR KÖYÜ P.K. 49 MAGOSA
Tel: (0392) 36 62389 Fax: (0392) 38 42474
ERTAN ÖSKAN
DERİ İŞLEME

ŞADANOĞLU DERİ SANAYİ LTD.
10B KRALLAR SOK. MAGOSA
Tel: (0392) 38 62735 Fax: (0392) 38 42699
M. ŞADANOĞLU
KONFOKSİYONLUK DERİ



Tekstil Yan Sanayi
Textile By-Industry

HELAL TİCARET LTD.
ŞHT.S.ULUCAMGİL SOK.CANDEMİR4 APT.KUMSAL LEFKOŞA
Tel: (0392) 22 88492 Fax: (0392) 22 88493
SERMET KARADENİZ
TEKSTİL YAN SANAYİ, NAKIŞ MALZEMELERİ, YÜN ÖRGÜ İPLİKLERİ, SANAYİ DİKİŞ İPLİKLERİ

İBRAHİM KARADENİZ İTHALAT İHRACAT LTD.
ŞHT. FEZAİ ALİ SOK.ATİK APT. GÖÇMANKÖY LEFKOŞA
Tel: (0392) 22 34 832 Fax: (0392) 22 34832
İBRAHİM KARADENİZ
KONFEKSİYON

Nakış, Kumaş Baskı
Embroidery, Fabric Stamp


İZMİRLİOĞLU NAKIŞ KONFEKSİYON VE SAN.LTD.
YENİ SANAYİ BÖLGESİ 20.SOK.NO.4 LEFKOŞA
Tel: (0392) 22 56865 Fax: (0392) 22 56864
ŞERİFE İZMİRLİOĞLU
NAKIŞ, KONFEKSİYON İŞLEME

KEÇECİ LTD.
MİMOZA SOK. NO. 6 GÖÇMENKÖY LEFKOŞA
Tel: (0392) 22 36441 Fax: (0392) 22 36441
HASAN KEÇECİ
KUMAŞ BASKI

LANGE INTERNATIONAL LTD.
10-14 MİTHAT PAŞA SOK. LEFKOŞA
Tel: (0392) 22 84774 Fax: (0392) 22 84774
ÖZGÜN ŞONYAELEKTRONİK NAKIŞ DOKUMA,ŞAPKA, ARMA
Sevgili ekmeğini tekstilden çıkartan arkadaşlarım.Bir saat Yirmi dakikalık mesafede kocaman bir ada ve yukarıda saydığım firmalar sizlerle işbirliği yapmak istiyor.
Zaman güçleri birleştirme zamanı.
Gerisini sizlerin bilgi ve ilgisine bırakıyorum.
Saygılarımla
Sabih Samur

16 Mart 2008 Pazar

"İki toplumlu, iki kesimli federasyon": Ne anlıyoruz ?


İnsanlar bazen karşılarında duran en aleni şeylere bakarlar, ama onları görmezler; en yüksek sesle çalan müziği duyarlar ama dinlemezler; en yalın yazıyı okurlar ama özümsemezler! Yıllardır hatta onyıllardır siyasi hayatımızın bir parçası haline gelmiş şu "iki toplumlu, iki kesimli federasyon"un ne gibi evrelerden geçtiğini ve gerçekte ne anlama geldiğini hiç düşündük mü? Düşünmeye başlasak iyi olur, çünkü "yeni süreçte" yine önümüze konacak "temcit pilavı" budur!
Aşağıdaki özet, bundan birkaç yıl önce, son dış görev yerim olan Washington'daki bir düşünce kuruluşundaki panelde yaptığım bir sunumdan alınmıştır. Katılımcılardan birisi Kıbrıs'ta taraflar "iki toplumlu, iki kesimli federasyonu" kabul ettiklerine göre niye bunu hayata geçiremedikleri sorusunu sormuş, yönetici ise "çünkü bu formülden taraflar farklı farklı şeyler anlıyorlar" yanıtını vermişti. Konuyla meşgul olmuş birisinin bunu izah etmesinin istenmesi üzerine ise KKTC Temsilcisi olarak gözler bana çevrilmiş, ben de şu açıklamada bulunmuştum:
"1970'li yılların ortalarından beri karşımızda duran bu söylemin coğrafi zemini 2 Ağustos 1975'te iki taraf arasında Viyana'da varılan anlaşmayla resmileştirildi. Biz buna "nüfus mübadelesi anlaşması" diyoruz. Kıbrıs Rum tarafı ise bunu kabul etmiyor ve "Karpaz'da mahsur kalmış Rumlarla ilgili insani düzenlemeler" gibi laflarla anlaşmanın esasını çarpıtmaya çalışıyor. Halbuki, bu anlaşma uyarınca, 1974 olaylarında Güney'de kalmış 8,000'in üzerinde Kıbrıslı Türk, kalıcı olarak Güney'den Kuzey'e, 10,000'e yakın Rum da Kuzey'den Güney'e taşınmıştı. Adına ne derseniz deyin, bu nüfus aktarması (ki tarihte benzerleri, örneğin Türkiye ile Yunanistan, Hindistan ile Pakistan arasında yaşanmıştır) "iki kesimli" diye bilinen coğrafi zemini oluşturuyor.
"İki toplumlu federasyon" kavramı ise siyasi literatüre resmen 1977 Denktaş-Makaryos anlaşmasıyla girdi. 4 Maddeden oluşan bu Doruk Anlaşması'na "iki kesimlilik" kavramının açıkça yazılmaması, Makaryos'un "henüz bunu halkıma kabul ettiremem" şeklindeki itirazından kaynaklanıyordu. Dolayısıyla, "iki kesimlilik" bu anlaşmanın metnine açıkça yazılmadı ama "her toplumun idaresi altındaki toprak" denmek suretiyle içeriğine işlendi. Eğer "toprak" yerine "topraklar" denmiş olsaydı, iki toplumdan her birinin idaresinde birden fazla toprak parçası olacaktı ki bu "iki kesimli" değil "kantonal" diye bilinen çok bölgeli bir düzenleme anlamına gelecekti.
"Ama mesele burda bitmedi. Anlaşmanın imzalanmasından birkaç ay sonra Makaryos öldü. Sayın Denktaş, onun federasyonu kabul etmiş olmaktan ötürü "kahrından öldüğünü" söylüyor! Yerine geçen Kipriyanu'ya federasyon fikrini şeklen dahi olsa kabul ettirmek iki yıl aldı. 1979 Denktaş-Kipriyanu Doruk Anlaşmasıyla bu kavram yeniden teyit edildi. Ama "iki kesimlilik" yine açıkça yazılmadı. Bu kavramı iki halkın coğrafi zeminde yeniden gruplaşması olarak değil de, sadece "idari bir düzenleme" olarak takdime çalışan Kıbrıs Rum tarafı, "iki kesimli" (bi-zonal) yerine "iki bölgeli" (bi-regional) ibaresini kullanmaya başladı. Böylece bir yıl daha kaybedildi.
"İki toplumlu, iki kesimli federasyon" kavramı bir bütün olarak ilk kez açıkça Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri'nin görüşmeleri başlatan 9 Ağustos 1980 tarihli Açış Konuşması'nda yer aldı. Aldı da, bunu içerik olarak değil sadece bir "etiket" olarak kabul eden Kıbrıs Rum tarafı, kelime oyunları ve oyalama taktikleriyle bunun hayata geçirilmesini engelledi. O kadar ki, Kipriyanu döneminin Dışişleri Bakan Nikos Rolandis, onun "hiçbir zaman federasyon istemediğini" açıklayarak istifa etti. Bir süre sonra Kipriyanu da öldü. (Sayın Denktaş kendisiyle her anlaşma imzalayan Rum liderinin ölmesinin Rumlar açısından hayra alamet olmadığını söylüyor!)
"Bunu takip eden yıllarda, Vasiliu tam bir "imaj yaratma" politikası güttü; Klerides Avrupa Birliği'ne yöneldi, biz konfederasyon tezini ortaya attık ve geldik Papadopulos'la Annan Planı dönemine! Söz konusu Plan'da "iki kesimlilik" "iki toplumluluk"tan ayrılarak sulandırıldı; yani bir kesime diğer taraftan nüfus aktarılması öngörülerek bir anlamda 1975 nüfus mübadelesinin sonuçları ters çevrilmeye çalışıldı. Bu arada Kıbrıs Türk halkının veto hakkı kaldırıldı ve bazı anayasal güvenceler sulandırıldı. "Global mal-mülk değişimi" de sulandırılarak "iki kesimliliğe" halel getirildi. Tüm bunlara rağmen, barışsever halkımız büyük bir risk alarak Plan'a evet dedi. Rum tarafının reddetmesi nedeniyle Plan'ın uğradığı akıbeti ise biliyorsunuz!
"Bunları hatırlatmamın nedeni, 30 yıllık uğraşlardan sonra, 8 Temmuz "Gambari" anlaşmasıyla başladığımız noktaya geri döndüğümüzü anlatmak içindir. Herkesin "iki kesimliliğin" ve "iki toplumluluğun" ne anlama geldiği konusunda bir fikri var. Federasyonların ne tür bir yönetim şekli olduğu konusunda da. Ama Kıbrıs'taki taraflar bu kavramlardan çok farklı şeyler anlıyorlar. Bizim, Kıbrıs koşullarında bir federasyondan anladığımız, yeni bir ortaklıkta eşit yetki paylaşımı ile yönetime etkin katılımımızdır. Kıbrıs Rum tarafı ise sayısal üstünlüğüne dayanarak kendilerin tahakkümüne kapıyı açacak bir düzenleme istiyor. Önümüzde yıllardır bir "dış kabuk" olarak duran "iki toplumlu, iki kesimli federasyon" formülünün içini bir türlü dolduramamamızın nedeni işte budur!"


KAYNAK : Osman Ertuğ KIBRIS GAZETESİ 13 Mart 2008

Claudia Roth KKTC'ye Gidiyor





Claudia Roth


Güney Kıbrıs Rum Kesimi’nde Dimitris Hıristofyas’ın Cumhurbaşkanlığına seçilmesi, Kıbrıs sorunuyla ilgilenen birçok kişinin aklına iki toplum arasındaki sorununun çözümünde yeni yolların ve stratejilerin belireceği düşüncesini getirdi. Zira Hıristofyas eski Cuhurbaşkanı Papadopulos’a kıyasla çözümden yana olduğunu vurguluyor ve Türk tarafı ile masaya oturacağını belirtiyor. Almanya, adadaki gelişmeleri çok yakından takip eden ve Türk tarafına son zamanlarda dolaylı olarak destek veren bir ülke. Bu kapsamda Yeşiller partisi Eş Başkanı Claudia Roth önümüzdeki hafta KKTC`yi ziyaret edecek.
Dimitris Hıristofyas'ın Güney Kıbrıs’da Cumhurbaşkanlığına seçilmesi Avrupa Birliği ve özellikle Almanya’da büyük ve olumlu yankı buldu. Federal Dışişleri Bakanı Frank Walter Steinmeier, iki taraf arasındaki sorunların çözülebilmesi için yeni bir umut oluştuğunu vurgularken, uluslararası temasların yoğunlaştığı gözlemleniyor.
Eski Almanya Başbakanı Gerhard Schröder’in Başbakan Ferdi Sabit Soyer'in daveti üzerine doğrudan Lefkoşe’nin Türk tarafını ziyaret etmesinin ardından, şimdide Yeşiller Partisi Eş Başkanı Claudia Roth 17 Mart`ta KKTC`yi ziyaret ederek, adanın birleşme sürecine destek verecek.
Claudia Roth, doğrudan Ercan Havalimanı’na iniş yapacağı ziyaretin amacının, Kuzey`deki durumun değerlendirilmesi, izolasyonların ve kısıtlamaların etkilerinin tespiti olduğunu söylüyor. Roth, Güney Kıbrıs`daki seçimlerin ardından ziyaretin boyut değiştirdiğini ifade ediyor ve durumu Berlin Duvarı’nın yıkılış sürecine benzetiyor:
"Şimdi ziyaret farklı bir boyuta büründü. Şimdi bir tarafın diğerine olan düşmanca tutumunu ortaya koymaktan çok, iki taraf arasında köprülerin kurulmasına katkı sağlanabilir ya da tarafların birbirleriyle iletişim kurması, Talat`la görüşülmesi, adanın birleşmesi, izolasyonların kaldırılmasına olanak sağlanabilir. Bu elbette çok kolay olmayacaktır. Çok sayıda sorunla karşılaşılabilir. Ama Kıbrıslılar artık izolasyonların kaldırılmasına yönelik itirazlara yeter demiştir.Tıpkı Almanya`da olduğu gibi. Doğu Almanya`daki insanlar, biz halkız dediler ve bu durum duvarın yıkılmasına katkı sağladı."
Roth, Dimitris Hıristofyas'ın seçilmesinden daha çok, Rumların eski Cumhurbaşkanı Papadopulos`un ‘Hayır’ demelerinin önemine dikkat çekiyor. Eski Cumhurbaşkanı Papadopulos inatla, uzun bir süre Annan Planı`nı bloke etmişti ve seçimlerden mağlup çıktı. Bence Papadopulos´un birinci turda bile seçilememiş olaması gerçekten üzerinde önemle durulması gereken bir husustur. Birinci turdan iki aday çıktı. Biri eski Komünist Partinin genel sekreteri, diğeri de Liberal-Konservativ Parti’nin adayıydı. Ve her iki aday da adadaki barış ve yakınlaşma politikasının sözünü verdiler.
Kuzey Kıbrıs Türk Başbakanı Ferdi Sabit Soyer ise, Almanya`nın dengeli politikasının ve izolasyonlar sürerken Kuzey Kıbrıs halkına gösterdiği yakınlığın, çözüme olan motivasyonu arttırdığını ve AB`nin değerlerine olan inancı canlandırdığını da söylüyor. Soyer, Claudia Roth`un ziyaretini de bu çerçevede değerlendiriyor.
Claudia Roth’un ziyareti dört gün sürecek, Roth’a Yeşiller Partisi’nden Türk kökenli milletvekili Özcan Mutlu’da refakat edecek.

KAYNAK : VOICE OF AMERICA Cem Dalaman Berlin 09/03/2008

"Elveda Kıbrıs" mı ?



“Elveda Kıbrıs” mı?..:


Televizyonda bir dizi var: “Elveda Rumeli”; Rumeli’yi, Balkanlardaki topraklarımızın çoğunu, üzerindeki insanlarımızla birlikte kaybedişimizin, “Rumeli’ye “elveda” deyişimizin, o insanlarımızın trajedisi. Ve de altındaki gafletin ve yabancı entrikalarının onlarla işbirliği yapanların “belgeseli.” Korkarım aynı sebeplerle, aynı entrikalar ve yabancı “AB” oyunları neticesinde yakında bir gün, Kıbrıs’a, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne de “elveda” diyeceğiz ve ileride bir gün, bu trajedi hakkında da diziler yapacaklar… “Olmaz” demeyin, “olmazlar” hep olmakta ve korkarım bir gün koca Osmanlı Devleti gaflet ve ihanetler yüzünden nasıl tarihe karıştıysa “Elveda Atatürk Cumhuriyeti” de diyeceğiz…” Zaten şimdiden bunun kapısını yapanlar, Cumhuriyete, devrini tamamlamış hatta “sahnede fazla kalmış” bir olay olarak bakanlar var! TALAT OLAYIÖnceki yazımda, Cumhurbaşkanı Gül’ü ve Fransa’nın Cumhurbaşkanı Sarkozy’yi kıyaslayarak dünyada genel bir “liderler” deformasyonu, değerler erozyonu olduğunu yazmıştım. Etrafa bakın; Türkiye’de ve dünyada, yakın geçmişe kıyasla örnekler çok! Uzağa da gitmeyin; işte KKTC “Cumhurbaşkanı” Mehmet Ali Talat. Rauf Denktaş gibi vatansever, milliyetçi bir devlet adamından sonra, bütün siyasi hayatında Rumlarla işbirliği, söz birliği yapmış, aşırı solcu bir politikacı. Bu mevkie nasıl geldi? AKP hükümetinin ve maalesef, çoğu Kıbrıs Türklerinin gafleti ve dizi ihanetler yüzünden! AB’nin, Karen Fogg’un entrikaları ve rüşvetleriyle kandırılan Kıbrıs Türkleri “Annan Planına” Evet” Rumlar “Hayır” dediler. Planın gerçekleşmesinden ve böylece KKTC’nin hemen ortadan kalkmasından bizi önce Allah, sonra da Rumlar kurtardı ama AB hiç bir vaadini tutmadı; Talat “kâr”, daha doğrusu “ziyan” kaldı! Güya KKTC Başkanı olan, Ankara’da Gül tarafından ala ile vâla ile karşılanan bu zat “kendi devletinin, KKTC’nin adını değil özenle “Kıbrıs Türk Tarafı” veya “Kıbrıs Türk Halkı” veya “Kıbrıslı Türkler” diyor!UZMAN GÖRÜŞÜ Kıbrıs konusunda uzman olan bir emekli diplomatımız, Talat’a şöyle hitap ediyor: “BMGS Annan 28 Mayıs 2004 tarihli raporunun 87’nci paragrafında şu talihsiz değerlendirmeyi yapmıştır: ‘...Kıbrıslı Türkler çözümü tercih ederlerken 1983’de yaratmaya niyet ettikleri ‘devletin’ tanınmasını amaçlayan, on yıllar boyunca sürdürdükleri politikaları da terk etmişlerdir…’ Bu değerlendirmelere zamanında KKTC’nin itiraz ettiğine dair basında bir haber okumuş değilim. Demeçlerinizde “KKTC” kavramına yer verilmeyişinin veya asgari sayıda kullanılmasının uluslararası camia önünde BMGS Annan’ın değerlendirmesini doğrulamasından, Kıbrıs ulusal davamız adına endişe ederim!…”Emekli diplomat ekliyor: “BM, Ada’da iki ayrı Devlet’in varlığını; iki ayrı halkın mevcudiyetini, iki halkın Ada üzerinde siyasi egemenliğin kaynağını oluşturduğunu, yaşayabilir bir çözüm için, iki kesimli federasyonda, bazı küçük istisnalar dışında Kuzey’de sadece Türklerin, güneyde sadece Rumların yaşaması gerektiği anlayışını, Federal bir çözüme hukukî ve siyasî bakımdan eşit iki tarafın egemen iradeleriyle ulaşılabileceğini... Güney Kıbrıs Rum Hükümeti’nin Kıbrıs Türk Halkı’nı ve O’nun bağımsız iradesiyle ilân edilmiş olan KKTC’ni temsil edemeyeceğini; ANNAN Plânı’na ret oyu vermekle Rumların müzakereye dayanan bir çözümü reddetmiş olduklarını; Rumların ret oyu vermekle aslında status quo’yu kabullenmiş olduklarını. Kısacası, Ada’daki gerçekleri kabul etmemekte veya görmezlikten gelmektedir. BM ve AB, KKTC’nin egemenliği altındaki toprakların, bugün Rumların temsil iddiasında bulundukları 1960 “ Kıbrıs Cumhuriyeti’nin” parçasını oluşturduğu şeklindeki Rum tezine arka çıkmaktadırlar… AB Konseyi, 26 Nisan 2004 tarihli açıklamasında, “KKTC’nin” değil "Kıbrıs Türk Toplumunun tecrit edilmişliğinin sona erdirilmesinden” söz etmiştir.”Bu gerçekler karşısında KKTC'nin, sözde Başkanı olan Talat'ın “Kıbrıs’ın Türk tarafı” diye söz etmesinde ters bir anlam ve kasıt var…“Rum Tarafı” yok hükmünde olan "Kıbrıs Cumhuriyeti” kavramına sürekli vurgu yapmayı nasıl kendileri için hak görüyorlarsa, Kıbrıs Türk Halkı için de KKTC’ni sürekli zikretmek o kadar haktır.”


KAYNAK : Yeni Alanya Gazetesi Altemur Kılıç
09.01.2008
SABİH SAMUR YORUMU :
Kıbrıs Adası ve kuzeyindeki Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti T.C.'nin olmazsa olmazıdır.Hükümetler gelip geçicidir.Ama KKTC ülküsü kalıcıdır ve devletimizin asla kaybetmeyi göze almayacağı kutsal bir değeridir.

13 Mart 2008 Perşembe

PETROL ve BİZ (KKTC)




Petrol ve biz ( KKTC)





Kim derdi gün gelecek KKTC'nin 2. Cumhurbaşkanı Talat, 1.Cumhurbaşkanımız Sn. Rauf Denktaş'ın ağzıyla konuşacak.Ne demişti Sn. Talat ve yanıt aldı? Aşağıda okuyalım.Yunanistan Hükümet Sözcüsü Teodoros Rusopulos, "KKTC yetkililerinin, Kıbrıs sularında petrol arama çalışmalarına ilişkin açıklamalarının kabul edilemez nitelikte olduğunu" söyledi.Rusopulos yaptığı basın toplantısında, KKTC Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat'ın, Kıbrıs sularında petrol arama çalışmaları konusunda KKTC'nin tutumuna ilişkin açıklamalarını konu alan soruları yanıtladı. Kıbrıs Rum yönetiminin bu konuda açıklama yaptığını belirten Rusopulos, şunları söyledi:"Bu tür açıklamalar kabul edilemez niteliktedir. Kıbrıs (Rum) Cumhuriyeti'nin uluslararası hukuk çerçevesinde aldığı kararları yaşama geçirmek için başkasından görüş almaya gereksinimi yoktur. Kıbrıs Türk tarafı için önemli olan, Kıbrıs sorununun BM çerçevesinde çözümü için yapıcı bir tutum takınmasıdır" dedi.KKTC Cumhurbaşkanı Talat, Kıbrıs Rum yönetiminin, denizde petrol, doğal gaz aramak ve çıkarmak amacıyla Mısır ve Lübnan'la münhasır ekonomik bölge sınırlarını belirleyen anlaşmaların hayata geçirilmesi halinde, sıcak durumlar meydana gelebileceği uyarısında bulunmuştu.Bu konudaki uyarılarını, yazılı olarak, Lübnan ve Mısır hükümetlerine de bildiren Talat, Kıbrıs çevresindeki petrollerden müşterek istifade edilmesi gerektiğini kaydetmişti.Evet Sn. Talat. neden Denktaş hala Denktaş, umarım anlıyorsunuz? Sizin bu makamda deneme yanılma ve doğruyu bulma yöntemiyle KKTC'ye kaybettireceğiniz yıllar Rum tarafına çok şey kazandırmaktadır.Allah'tan Denktaşımız gerek KKTC'de gerekse Türkiye'de yapmış olduğu çeşitli toplantılarda sizleri uyararak doğruları bulmanız için elinden geleni yapmaktadır. Unutmayın bugün bu sert açıklamaları, gönderilmesine sıcak baktığınız Türk Silahlı Kuvvetlerinden güç alarak yapabiliyorsunuz. Neyse önemli olan doğru yolu bulmak.Umarım bu kibar yollu tehdidimiz bu defa ciddiye alınır. Güneydoğumuzda belirttiğimiz olmazsa olmaz kırmızı çizgilerimizi kırıp elimize verdikleri gibi petrol sondaj kulelerini gözümüze sokmazlar inşaallah!Kıbrısımız hiçbir zaman Girit olmayacak.......
Sabih Samur




Bu yazı 475 kere okunmuştur.




Bu makele için yapılan yorumlar


-------------------------------------------------------------------------------------------------


Kahraman Mehmetcik
07.02.2007
Büyük Reis, sizden bir ricamız olacak.KKTC ye bundan böyle sadece KTC desek nasıl olur ?Adanın tamamı bizim olacak !!!Arz ederiz


Kahraman Mehmetcik
mehmet buhur
01.02.2007
Teşekkürler sayın yazar!Görüş ve düşüncelerine aynen katılıyorum.Saygılarımla.


Mehmet Buhur(emekli öğretmen)

KKTC'den SURİYE'ye ilk feribot seferi



KKTC’den Suriye’ye ilk feribot seferi





Son zamanlarda enteresan gelişmeler oluyor. Tam artık her şey bitti derken yepyeni ufuklar açılıyor Türkiye’nin önünde. Bu gelişmeler Türkiye’nin B Planı’nın parke taşları gibi…Dünyaya bir adım geri çekilip bakmayı başarabilirsek; kısır türban çekişmelerinin girdabından kendimizi kurtarabilirsek göreceğiz ki dünya üzerinde yepyeni dünyalar kuruluyor. Bizler ise önümüze koyulan gündem ne ise onla otluyoruz. Dün “Türban” bir gün evveli “Protokol sorunu”, yarın “29 Ekim…” Unutulan gündemler : 04 Temmuz 2003 Başımıza çuval geçirildi.02 Ekim 1992 Muavenet Muhribimiz vuruldu ( 5 şehidimiz var).Sınıra yaptığımız askeri yığınağımız. Sınır ötesi harekât içindi. Şu an iç harekâta dönüştü.Unutulan gündemdeki maddelerin ne sorumlusu var, ne hatırlamak isteyen ne de hesap soran.Tekrar “yepyeni dünyalar kuruluyor” cümlemize dönelim. Biz sınır ötesi harekâttan vazgeçe duralım, Türkmen soydaşlarımızı kendi kaderine terk edelim, bizim bırakmış olduğumuz bu boşluğu İsrail ve İran doldursun.Bugün küçümsediğimiz sadece irtica olarak gördüğümüz İran teknolojik gelişme ve sanayileşme olarak Türkiye’ye minimum 20 yıl fark atmış durumdadır.Kendi savaş uçağını, uzun menzilli füzelerini yapabilen ve en önemlisi nükleer güce sahip bir İran ile karşı karşıyayız. Sanayi olarak kendi otomobilini yapabilen bir İran.Biz ise AKP’siz bir hayatı nasıl yakalarız diye fantezi yapıyoruz.Bugün beğenmediğimiz AKP, bence rahmetli Ecevit’ten sonra yazının başlığında yer alan konunun “KKTC’den Suriye’ye ilk feribot seferi” gerçekleşmesine hamilik yaparak büyük bir başarıya imza atmıştır. Bu ne demektir?KKTC ile Ortadoğu arasında bir köprü kurulmuştur. Daha da önemlisi KKTC pasaportlarıyla Suriye’nin Lazkiye Limanı’na giriş yapan KKTC vatandaşlarının pasaportlarına Suriye makamlarının resmi mühürleri vurulmuştur.Bunun ne kadar önemli olduğunu en iyi KKTC vatandaşları bilir.Hayırlı olsun.Sonuç itibariyle AKP’den korkmamak gerekir. Devletimizin çarkları işlemeye başladığı zaman gerek Sn. Gül gerekse Sn. Erdoğan gerekli uyumu göstereceklerdir, göstermek zorundadırlar.Hiç kimse Atatürk ve silah arkadaşlarının çizmiş olduğu yol haritasından Türkiye’yi çıkartamaz. Muhalefete ve diğer tüm yaptırım güçlerine ve bizlere düşen görev bu seçilmiş hükümet ile halkın tercihine saygı göstererek yürümek, onları maksimum oranda çalıştırarak kaybedilmiş yılları kazanmaya çalışmak olmalıdır. O zaman bu başarı hepimizin olacaktır.Birinci derece de hedefimiz bırakın Avrupa’yı öncelikle İran’ı yakalamak hatta geçmek olmalıdır. Çok çalışmalıyız. Hiç bir zaman hedeflerimiz küçük olmamalı!KKTC’deki , Irak’ta ki Türkmen kardeşlerimiz ve Azerbaycan’a olan ağabeyliğimiz sembolik değil gerçek anlamda olmalıdır.Güçlü ve Onurlu bir Türkiye çok mu zor?....


Sabih Samur




KAYNAK : Yeni Alanya Gazetesi 02.10.2007




Bu yazı 412 kere okunmuştur.


20 TEMMUZ BARIŞ ve ÖZGÜRLÜK BAYRAMI


Kıbrıs Sevdalısı olarak gönülbağı ile bağlı olduğum adamızın,yavru vatanımızın ve orada yaşayan sevgili Kıbrıs Türk'ümüzün ve KKTC'mizin tüm kurum ve kuruluşlarıyla birlikte 20 TEMMUZ BARIŞ VE ÖZGÜRLÜK BAYRAMI'nı kutluyorum.
Evet sevgili okuyucularım maalesef bu onurlu harekât 11 yıl gecikmeli olarak yapılabildi.Evet Kıbrıs Türkü 1963 yılından 1974 Temmuz'una kadar bizleri yani anavatanı bekledi,beklemek zorunda kaldı.Sizleri fazla detaya boğmadan kısaca nereden nerelere gelindi ve neden müdahale ettik?Kısaca bilgi vermek istiyorum.
-1959 YILINDA İMZALANAN ZÜRİH VE LONDRA ANLAŞMALARININ DEVAMINDA, 1960 YILINDA KIBRIS CUMHURİYETİ KURULMUŞTUR.
-DÜNYANIN EN UZUN ANAYASALARINDAN BİRİ OLAN, 199 MADDEDEN OLUŞAN KIBRIS ANAYASA’SI İLE İKİ EŞİT TOPLUMUN BİRLİKTE YÖNETECEKLERİ BİR DEVLET YARATILMIŞTIR.
-FAKAT RUMLAR KIBRISLI TÜRKLERİ HİÇBİR ZAMAN ORTAKLARI OLARAK GÖRMEDİLER. KIBRIS CUMHURİYETİ ANAYASASININ KIBRISLI TÜRKLERE VERMİŞ OLDUĞU EŞİTLİK HAKLARINI HİÇBİR ZAMAN KABUL ETMEDİLER.
-DURUMUN CİDDİYETİ 22 KASIM 1962 GÜNÜ TÜRKİYE’YE RESMİ BİR ZİYARET YAPAN KIBRIS CUMHURİYETİ CUMHURBAŞKANI MAKARİOS’UN, “KIBRIS CUMHURİYETİ ANAYASI’NIN KIBRISLI TÜRKLERE VERMİŞ OLDUĞU HAKLARIN ÇOK FAZLA” OLDUĞUNU İFADE ETMESİ İLE ANLAŞILDI.
-MAKARİOS 30 KASIM 1963 GÜNÜ ANAYASA’DA DEĞİŞTİRİLMESİNİ İSTEDİĞİ 13 MADDEYİ RESMEN AÇIKLADI. DEĞİŞTİRİLMESİ İSTENEN MADDELERİN ÇOĞU TÜRK TOPLUMUNUN EŞİTLİĞİNİ VURGULAYAN MADDELERDİ.
-BU TEKLİFİN REDDEDİLMESİ ÜZERİNE EOKA TARAFINDAN KIBRIS TÜRK TOPLUMUNU YOK ETMEK İÇİN AKRİTAS PLANI UYGULANMAYA BAŞLANDI.
-KIBRIS TÜRK MAHALLELERİNE, TÜRKİYE CUMHURİYETİ BÜYÜKELÇİLİĞİNE SİLAHLI SALDIRIDA BULUNULDU.
-21 ARALIK KANLI NOEL SALDIRISI İLE TÜRK ALAYINDA GÖREVLİ BNB.DR. NİHAT İLHAN’IN EŞİ VE İKİ ÇOCUĞU BUGÜN “BARBARLIK MÜZESİ” OLARAK KULLANILAN EVDE BANYO KÜVETİNİN İÇİNE SOKULARAK ÖLDÜRÜLDÜ.
-146 TÜRK ÖLDÜRÜLDÜ, 103 TÜRK KÖYÜ YAKILARAK 27.000 TÜRK GÖÇMEN DURUMUNA DÜŞÜRÜLDÜ.
1963 OLAYLARININ HUKUKİ BAKIMDAN EN ÖNEMLİ SONUCU, 1960 ANAYASASI İLE YÖNETİMDE İKİ TOPLUM ARASINDA KURULAN DENGEYİ, RUMLARIN SİLAH ZORU İLE YIKMIŞ OLMASIDIR.
BÖYLECE 1960 YILINDA KURULAN KIBRIS CUMHURİYETİ, RUMLARIN ENOSİS HEDEFİNDEN VAZGEÇMEMELERİ NEDENİYLE ANCAK 3 YIL YAŞAMIŞ VE 1963’DE RUMLAR TARAFINDAN YIKILMIŞTIR.
Evet onbir yıldır geciktik dememin sebebi sanırım daha iyi anlaşılmıştır.Allah rahmetli Ecevit ve o dönemki tüm emeği geçenlerden razı olsun.
İsterseniz bu yazı farklı olsun!Bırakın sizi harekat öncesine edebiyat yolculuğunda götüreyim.
"Orbay Deliceırmak'ın DOKUZU BEŞ GEÇE (1967) kitabında "Mısralarımı saat 9'u 5 geçede durmayanlara sevgiyle sunarım"diyor ve önsöz olarak ve Atatürk'ün ağzından Türkiyelilere sesleniyor:
Siz hâlâ 9'u 5 geçede duruyorsunuz
Benim bıraktığım noktada
Sizde bu tembellik varken
Daha çok bekler o Güneydeki ada.
Orbay'a göre Kıbrıs Türk'ünün her biri bir pusuladır;çünkü kendilerini bildiler bileli hep Kuzeye bakıyorlar.
"Sen bana
Anamdan daha yakın
Sen bana
Benden yakın" diyerek Türkiye'ye verdiği değeri yineliyor.
Ama noldu çürümüşse cesetlerimiz
Biz şuna inanıyoruz ki yine gelecek jetlerimiz
..........................................................
Düşmanın öldürdüğü de ne
Bizi asıl Türkiyesizlik öldürür.
Tüm bu sömürge çocuğunun seslenişleri bir sevgiyi ve saygıyı içerir. Anavatana karşı sabretmeyi ve ümitli olmayı önerir.Çünkü kendi diliyle "Ağaçlar bekleye bekleye büyümektedir."
Erenköy Savaşları denince akla Şehit Yüzbaşı Cengiz Topel gelmektedir.Kıbrıs Türk Halkı'nın Topel'e karşı duyduğu sevgi,ulusal direnişin bir itici gücü olmuş,Rum barbarlığının belleklerde daha da somutlaşmasına yol açmıştır.
Erenköy Direnişi'nin Kıbrs Türk Edebiyatı'ndaki izlerini Özker Yaşın'ın YÜZBAŞIM şiirinden birkaç dize ile sonlandıralım:
Yüzbaşım,Kahraman Yüzbaşım
Şimdi cennetin yeşil bahçelerinde
Seni karşılayan şehitlerimize
Selam söyle Yüzbaşım,selâm söyle,
Cennetin yeşil bahçelerinde
Kucakla şehitlerimizi teker teker
Öp yanaklarından Doktor İlhan'ın yavrularını
ayvasıl'dan küçük Ayşe'yi
Arpalık'tan İsmail Musa'ya selâm söyle
selâm söyle Hüseyin Ruso'ya,Salahi Şevket'e
Yollardan evlerden alınıp götürülen
O mezarsız ölülerin cümlesine selam söyle.
Evet sevgili okuyucularım bu senede böyle anılarla kutlayalım istedim 20 TEMMUZ BARIŞ ve ÖZGÜRLÜK BAYRAMI'mızı.
Bu vesileyle kaynak olarak yararlandığım Ali Nesim'in "Kıbrıs Edebiyatında sosyal konular" adlı kitabını ve aşağıda yer alan diğer kitapları mutlaka tedarik edip okumanızı önemle rica ederim.
-Mümtaz Soysal Aklını Kıbrıs'la Bozmak Bilgi Yayınevi
-Ufuk Büyükçelebi İhanet Yorgunu Denktaş Birharf
-İsmail Tansu Aslında Hiç kimse Uyumuyordu Minpa Matbaacılık

En içten sevgi ve saygılarımla

Sabih Samur
KAYNAK: Yeni Alanya Gazetesi 20 Temmuz 2007

11 Mart 2008 Salı

KIBRIS MI ? ALANYA MI ?

Kıbrıs mı? Alanya mı?

Bu başlık öyle bir başlık ki, nereye çekersen oraya gider, Türkçe’miz gibi.
Turizm ile ilgili yazabilirsin, iklim benzerliği ile yazabilirsin belki şive ve lehçe benzerliğinden dem vurabilirsin, o da olmazsa jeopolitik öneminden bahsedebilirsin.Hiçbiri olmazsa ortaya güzel bir karışık yaptırırsın afiyetle yersin.
Öncelikle şunu belirtmek istiyorum; Sevgili Alanya doğumlular (sonradan Alanyalı olanlar hariç), bu başlığı gerçekten anlamak istiyorsanız bir hafta sonu kıyın paracığınıza, atlayın deniz otobüsü veya uçağa gidin yavru vatan Kıbrıs’a.Mutlaka bir Kıbrıslı ile sohbet edin.
Size sıcak kanlı davranmayacak olsalarda siz ona “ Napan be gardaş?” deyin, o anlayacaktır. Ekmeğinden yiyin, suyunu için. Şeftali Kebabı’ndan tadın. Molehiya nedir ? Sorun. Bulabilirseniz tadın. Hellim peyniri satın alın.Kereviz ve Enginardan nefret ediyor olabilirsiniz ama lütfen ada versiyonunu deneyin.
Artık karnınız doyduğuna göre araştırmaya başlayın bakalım:
- İnmiş olduğunuz havaalanının adı neden Ercan ?
- Kumsal dediğimiz mevkiide size gezdirilecek olan evin banyosundaki küvetin rengi neden soluk Kırmızı.Banyonun tavanındaki insan beyni parçalarını hangi kuvvet bunca yıla rağmen ve o sıcağa rağmen tutabiliyor ve ne işi var o parçaların orada?
- İnşallah vaktiniz kalmıştır. Binin bir Mercedes taksiye Taşkent adlı kasabamıza gidin. Kahvesinde çay içip sohbet edin. Ama genç nesil ile değil 50 yaş ve üstü ile.
Size fotoğraflarla dolu müzeciklerini gezdirsinler. Diaspora değil gerçek katliamı gözlerinizle görün ve bunu Alanya’mıza döndüğünüzde dünyanın dört bir tarafında yaşayan Alanyalılara ve uzaktan yakından kendini Alanyalı hisseden tüm dostlarınıza anlatın, çektiğiniz fotoğrafları e-posta ile gönderin.
-Moraliniz bozulmuş durumda ama gururla bindiğiniz (çünkü bu yaşanan kötü günlere rağmen Taşkent hala bizim) taksinizin arka koltuğunda göz yaşlarınızı silerken toparlayın kendinizi ve gür bir ses ile Girne’mizi görmek istiyoruz deyin şoför beye.
- Neden yapılma gereği duyulmuş ve kimler tarafından yapılmış bu gezdiğiniz Girne Kalesi ? Araştırın.
- Şoföre neden bize kara veya kara sakal dendiğini ona kızmadan sorun.Dinleyince hak vereceksiniz.Dönüpte geldiğinizde Alanya’mıza “Ulan uyduk, bu Sabih’in aklına gittik ta oralara” demeyin veya deyin.Ama biraz etkilendiyseniz ve benim verdiğim mesajı alabildiyseniz arayın başbakanınızı ve ona deyin ki “Sn. Başbakanım sen ne kadar bizimsen “Git adanda politika yap” dediğin Rauf Denktaş’ta o kadar bizim”
Biz etle kemiğiz. Alanya’da bizim,Kıbrıs’ta bizim, Diyarbakır’da bizim.Çok entel dantel değilseniz içinizde birazcık milli duygularınız hala varsa KKTC’den getirdiğiniz Türk Kahvenizi içerken bir sorun kendinize bakalım; Kıbrıs mı? Alanya mı?
Nasıl ama yaptığım, ortaya karışık lezzetliydi değil mi?Saygılarımla, kendinize iyi bakın.....

Bu yazı 342 kere okunmuştur.


Bu makele için yapılan yorumlar

mustafa
24.12.2006
SAYIN SAMUR YAZINIZI ZEVKLE OKUDUM ALANYA'DA YAŞIYORUM ÖĞRETMENİM .AYNI ZAMAN DA KIBRIS VATANDAŞIYIM.KÜÇÜK BİR DÜZELTME YAPMAK İİSTEDİM HAVAALANINI ADI CENGİZ TOPEL DEĞİL ERCAN HAVAALANIDIR

KAYNAK : Yeni Alanya Gazetesi 24.12.2006

8 Mart 2008 Cumartesi

Kabul edilemeyecekleri kabul etmek ve mümkün olmayanı yapmak


Altemur Kılıç
Evet, “kabul edilemeyecekleri” sonunda kabul etmek ve “mümkün olmayanı yapmak” ! Aradaki fark, bugünkü durumu özetliyor! Yüce Türk milletini koca T.C. devletini, AB sürecinde ve Kıbrıs konusunda, bizi bu haysiyet kırıcı duruma -Avrupa kapılarında şefaat dilemek ve “ne idükleri belirsiz” bir takım Avrupalıların ağızlarına bakmak vaziyetine- ne ve kimler getirdi. Kurtuluş mücadelesinde, Lozan’da, Kıbrıs Barış Hareketinde, bunca şehit pahasına kazandıklarımız, mevhum bir AB hayali uğruna uyum uyum yitilmekte! Başbakan Erdoğan AB Komisyonunun son “müzakereleri askıya almak” kararına “kabul edilemez” diye isyan etti, fakat iki saat sonra aklı -AB aklı- başına gelmiş olacak ki, bu sözlerini 180 derecelik bir takiye ile değiştirdi. Tavsiye, müzakereleri “askıya almak” değilmiş, hatta bu haberi veren bütün yabancı medyada ifade edildiği gibi, “dondurmak” da, değilmiş “tren yavaşlatılmışmış”. Türkiye -daha doğrusu AKP iktidarı- bu istiskale -kepazeliğe- rağmen “nurlu Avrupa yolunda” devam edecekmiş! Türkiye’nin altından halıyı çektiler, Başbakanımız bunu anlamamış görünmüyor. Her halde, Bin Bir Gece Masalları’ndaki “uçan halıyı” bekliyor! Ve koca Türk Devletinin Başbakanı, asıl niyeti malûm bir Papa’dan, ayaküstü AB’ye üye kabul edilmek için şefaat diliyor! Başbakanın ilk, “kabul edilemez” tepkisinden ricat edip arkamıza saplanan hançeri tevil etmeye kalkması da, herhalde devlet adamlığının değil “idare-i maslahatçılığın” bir örneği! . Başbakana sormak gerekiyor; “Tavsiye kararı” askıya almak değilmiş, “dondurma” da değilmiş peki acaba ne? Ve gene sormak lazım; AB’nin, gerçekten de “kabul edilemez” bu kararının verilmesine sebep olan, Kuzey Kıbrıs’ın havaalanı ve limanlarının Rumlara açılmasını öngören ve şimdi AB’nin başımıza kaktığı belgeyi neden imzaladınız. Ve “Müzakereler Başlıyor” diye neden bayram ilan ettiniz? Bilmiyor muydunuz ki, bu imzanız KKTC’yi yok etmeye müncer olacaktı? Ve aklınız sonradan başınıza gelmiş olacak ki -iç tüketim için- hiçbir hukuki kıymeti olmayan protokolü imza etmenizin, Rum kesimini tanımak anlamına gelmeyeceği “iradesini” ifade ettiniz! Danışmanlarız, bu “iradenizin” ancak üzerine yazıldığı kâğıt kadar bile, kıymeti olmayacağı hususunda sizi ikaz etmediler mi? İnce uzun yolGerçi Türkiye’yi bu çıkmaz “ince uzun” yola önceki iktidarla soktular! Ne var ki, AB’nin maksatları sopaları belli olduktan ve aba altından gösterdiği “sopalara” rağmen AKP iktidarı, bu yolda bütün AB oyunlarına ve Atatürk’ün, “bağımsız hiç bir milletin asla yabancıların tavsiye ve planlarıyla kalkınamayacağı” direktifine rağmen, devam etti ve milli değer ve çıkarlarımız, “uyum uyum” harcandı.Türkiye bu son istiskale rağmen, hâlâ AB yolunda devam etmek isterse, bedeli Fin Planı Çin planı derken, “elveda KKTC” olacak! 1974’de Kıbrıs Türklerini, EOKA vahşetinden kurtarmak ve de stratejik adayı hasımlarınızın tekeline bırakmamak için Ecevit’in gösterdiği irade pırıltısı fazla sürmedi ve TSK’nın zaferi, mantıki neticesine ulaştırılmadı. KKTC, Denktaş’ın mücadelesi sonunda, kuruldu, ama “Kıbrıs sorunu” ortada kaldı. Sonu gelmez müzakerelerle, “irade” gevşedi. Kuzey Kıbrıs’taki Maraş bölgesi, anlaşılması güç bir diplomasi anlayışıyla, müzakerelerde “pazarlık metaı” olarak iskân edilmedi, tel örgülerle çevrilip “hayalet şehire” dönüştü. Şimdi de, Rumların kozu! Rumların ve Avrupalıların oyuncağı olduk. Eğer gereken devlet adamlığı zamanında gösterilmiş olsaydı, zafer mantıki neticesine ulaştırılsa ve Kuzey Kıbrıs anavatana ilhak edilseydi, bugün bu durumlara düşülmezdi. “Konjonktür müsait değildi” denecek, ama “konjonktür” Türkler için ne zaman müsait oldu ve olacak ki? Mustafa Kemal, “müsait konjonktürü” mü bekledi? “Konjonktür” idare-i maslahatın Frenkçesi... Gerçek devlet adamlığı ise, “mümkün olmayanı yapmak” sanatı! Gerçek Atatürkçü milliyetçilerden, -ulusalcılardan ve özellikle CHP Genel Başkanından- bir ricam var: “Koşullar böyle gerektiriyor “ diye “ AB’ye taraftarız” amentüsünden, artık vazgeçsinler!
Tarih:02.12.2006
Kaynak:Yeniçağ Gazetesi

Suçlu Aramayalım !



RAUF DENKTAŞ

mailto:raufdenktas@yenicaggazetesi.com.tr



SUÇLU ARAMAYALIM !

Annan Planı savunucusu Sn. Mehmet Ali Birand’ın (Papadopulos çok şanslı) yazdığı yazısına göre “Denktaş ve arkadaşları Annan Planı’n da direndiler. Müzakereleri sürüklemeye soktular. Papadopulos’un HAYIR demesine dahi fırsat vermeden, ara görüşmelerde sürekli HAYIR’cı oldular. Nöbeti Talat’a bıraktıklarında artık kurtarılacak bir durum kalmamıştı.” Yani, ta ilkten Türkiye’yi adadan çıkaran, Türk-Yunan dengesini bozan, KKTC’yi ortadan kaldıran, halkın yarısını göçmen yapan bir plana EVET demeliymişim? O zaman ne olacaktı? Rum AB üyesi olmayacakmış! Bunlar hayal görmektedirler, görüşmeler başlar başlamaz Verheugen’in “anlaşsanız da anlaşmasanız da Kıbrıs AB üyesi olacaktır” dediğini ve Yunanistan’ın bu konuda AB’ye yaptığı şantajı unutuyorlar!Sn. Birand, Annan Planı’na Türk tarafı EVET dediği takdirde Kıbrıs meselesinin halledileceğine, Türkiye’nin AB yolunda büyük bir engelin kalkacağına inandırılmış olanlardandır. Beklentisi Rum’un da EVET diyeceğiydi herhalde, çünkü kimse Türkiye’ye veya bize “SİZ EVET, RUM HAYIR derse siz AB üyesi olacaksınız, Rum olmayacak” dememişti. Kimse Türkiye’ye veya bize “SİZ EVET RUM HAYIR derse üzerinizden ambargolar kalkacak” da dememişti. Verilen sözler Rum’un da EVET diyeceğine dayalıydı. Rum ilgilileri, ilgililer de Türkiye’yi, AKEL ise Sn. Talat’ı Rumların da EVET diyeceğine inandırmıştı. Papadopulos, Türkiye’nin EVET vagonuna binmesi ile halkın önüne geçerek ve ağlayıp yalvararak HAYIR demelerini istemek zorunda kaldı. Yoksa sonuç yine çoğunlukla HAYIR olacaktı. Sn. Birand’ın “Rum’un HAYIR oyu kullanılmasında Papadopulos sorumluluk almadı” görüşü martavaldır.Sn. Birand’ın bilmediği veya bilmek istemediği bir gerçek vardır. Kıbrıs’ın üyeliği şu veya bu dönemde Denktaş’ın veya Türk hariciyesinin yaptığı veya yapmadığı ile ilgili değildir. Eli kanlı, terörist Rum idaresini AB üyesi yapmak isteyenlerin ana siyaseti, garantör İngiltere’nin de katkısı ile, Türkiye’yi Ada’dan çıkarmak ve Kıbrıs’ı İslâm alemine karşı (Türkiye dahil) bir gözetleme kulesi haline getirmekti. Kıbrıs Türkleri’nin iki eşit, egemen halktan biri olduğunu inkâr, KKTC’nin varlığını red, bu siyasetin bir parçasıdır. Kıbrıs meselesini Türkiye’nin önüne engel olarak koymak da maksatlıdır. Neticede Kıbrıs Rum idaresinin gasbetmiş olduğu “meşru hükümet” unvanı devam ettiği sürece, Kıbrıs meselesinin halli Türk tarafının bu şerefsizliğe boyun eğmesine bağlıdır. KKTC’yi yok farzederek anlaşma yapmanın anlamı da budur. Annan Planı KKTC’yi ve Kıbrıs’ta ve kısa bir zaman içinde Türkiye’nin garantisini sıfırlayan bir plandı. Bu Kıbrıs’ın Türkiye açısından stratejik milli bir dava olduğuna inananların eşitliği, egemenliği savunanların EVET demeleri mümkün değildi.Ben milli görüşü, milli davayı savundum. AB, tüm hak ve hukuk kurallarını çiğneyerek, kendi normlarını kirleterek eli kanlı, terörst bir idareyi “Kıbrıs” diye üye yapacak düşüncesiyle self-determinasyon hakkı olan ve egemen olduğuna inandığım halkıma “süslü-püslü” azınlık statüsü öngören ve Türkiye’yi Ada’dan çıkaran bir plana EVET diyemezdim. Yapılması gereken şey, Papadopulos’un salvolarından, AB’nin raporlarından korkmadan haklı davamızı savunmaktır. Cumhurbaşkanı Sn. Sezer’in açıkladığı milli formüle dört elle sarılmaktır.Aldatıldıklarını söyleyenler, aldatılmamış olanları suçlu masasına oturtamaz. Rum’u ve Yunan’ı bilmeyenler, suçlu arayacaklarına aynaya baksınlar kafidir.

Tarih:02.12.2006
Kaynak:Yeniçağ Gazetesi

K.K.T.C. VATANDAŞIYIM DİYEBİLMEK


4 Mart 2008 Salı

NAPAN BE GARDAŞ ?


NAPAN BE GARDAŞ ?


Alanya Gazeteciler Cemiyeti mensubu olarak gerek Yeni Alanya Gazetesi'nde yazmış olduğum yazılarda olsun,gerekse irtibat merkezi Stuttgart'ta yer alan MİM HABER Ulusal Haber Dergisi'nde çıkan yazılarımda ve naçizane KIRMIZI-BEYAZ adlı rengimizi temsil eden bu blogda aşağı yukarı tüm değindiğimiz konular dönüp dolaşıp Türkiye'mizin milli menfaatlerine gelmektedir.
Geçen gün özellikle koyduğum ofis fotoğrafımda yer alan KKTC bayrağımızla ilgili geçen bir diyaloğu sizlerle paylaşmak istiyorum.
Ziyaretimize gelen bir vatandaşımız çayını içerken gözü Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Bayrağı'na takıldı ve merakla "Sabih Ağabey sorması ayıp Kızılay ile ne irtibatın var ki Kızılay'ın bayrağını buraya koymuşsun? " dedi.
Güler misin ağlar mısın?Yoksa vaatandaşın cahilliğine kızar mısın?
Size bir şey söyleyeyim mi kızmamız gereken bizleriz.demek ki aydın kesim olarak adlandırılan biz gazeteciler yeterince Kıbrıs davamızı anlatamamışız.Neden Genel Kurmay Başkanlığı ve Cumhurbaşkanlığı gibi makamlarımızda da dahil olmak üzere bu sancağı taşıdığımızı ifade edememişiz.lütfen öz eleştiri yapalım.
Bugün koskoca Denktaş'ın Ali Cengiz oyunları ile adadan uzaklaştırılmasına ses çıkaramamışız.Yeni yetişen KKTC gençliğine kültür turları düzenleyerek TC ile kaynaşmasını sağlama ortamını yazılarımızda dile getirerek ve gerekli kamuoyu oluşturarak sağlayamamışız.
Kıbrıs Davamıza çok büyük emeği geçen Sn. Mümtaz Soysal'a bunak muamelesi,eski kafalı muamelesi yapılmasına izin vermişiz.
İnsan kahroluyor.Dökülen o kadar kan ve göz yaşı boşuna mıydı?Bu ada bizim için AB yolculuğunda denize bırakılacak bir safra mı?"Her şey Vatan için" söylemi yerini "Her şey para ve AB için"e mi bıraktı?
İşte bu soruları ve yanıtlarını zaman zaman sizlerle bu köşelerden paylaşmaya çalışıyorum.
Unutmamanızı istiyorum.KKTC'nin TC toprağından hiçbir farkı yoktur,olmamıştır ve olmayacaktır.Hükümetler gelip geçicidir.Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin bir resmi politikası vardır ve KKTC bizim olmazsa olmazımızdır.
Saygı ve Sevgilerimle
SABİH SAMUR