
“Elveda Kıbrıs” mı?..:
Televizyonda bir dizi var: “Elveda Rumeli”; Rumeli’yi, Balkanlardaki topraklarımızın çoğunu, üzerindeki insanlarımızla birlikte kaybedişimizin, “Rumeli’ye “elveda” deyişimizin, o insanlarımızın trajedisi. Ve de altındaki gafletin ve yabancı entrikalarının onlarla işbirliği yapanların “belgeseli.” Korkarım aynı sebeplerle, aynı entrikalar ve yabancı “AB” oyunları neticesinde yakında bir gün, Kıbrıs’a, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne de “elveda” diyeceğiz ve ileride bir gün, bu trajedi hakkında da diziler yapacaklar… “Olmaz” demeyin, “olmazlar” hep olmakta ve korkarım bir gün koca Osmanlı Devleti gaflet ve ihanetler yüzünden nasıl tarihe karıştıysa “Elveda Atatürk Cumhuriyeti” de diyeceğiz…” Zaten şimdiden bunun kapısını yapanlar, Cumhuriyete, devrini tamamlamış hatta “sahnede fazla kalmış” bir olay olarak bakanlar var! TALAT OLAYIÖnceki yazımda, Cumhurbaşkanı Gül’ü ve Fransa’nın Cumhurbaşkanı Sarkozy’yi kıyaslayarak dünyada genel bir “liderler” deformasyonu, değerler erozyonu olduğunu yazmıştım. Etrafa bakın; Türkiye’de ve dünyada, yakın geçmişe kıyasla örnekler çok! Uzağa da gitmeyin; işte KKTC “Cumhurbaşkanı” Mehmet Ali Talat. Rauf Denktaş gibi vatansever, milliyetçi bir devlet adamından sonra, bütün siyasi hayatında Rumlarla işbirliği, söz birliği yapmış, aşırı solcu bir politikacı. Bu mevkie nasıl geldi? AKP hükümetinin ve maalesef, çoğu Kıbrıs Türklerinin gafleti ve dizi ihanetler yüzünden! AB’nin, Karen Fogg’un entrikaları ve rüşvetleriyle kandırılan Kıbrıs Türkleri “Annan Planına” Evet” Rumlar “Hayır” dediler. Planın gerçekleşmesinden ve böylece KKTC’nin hemen ortadan kalkmasından bizi önce Allah, sonra da Rumlar kurtardı ama AB hiç bir vaadini tutmadı; Talat “kâr”, daha doğrusu “ziyan” kaldı! Güya KKTC Başkanı olan, Ankara’da Gül tarafından ala ile vâla ile karşılanan bu zat “kendi devletinin, KKTC’nin adını değil özenle “Kıbrıs Türk Tarafı” veya “Kıbrıs Türk Halkı” veya “Kıbrıslı Türkler” diyor!UZMAN GÖRÜŞÜ Kıbrıs konusunda uzman olan bir emekli diplomatımız, Talat’a şöyle hitap ediyor: “BMGS Annan 28 Mayıs 2004 tarihli raporunun 87’nci paragrafında şu talihsiz değerlendirmeyi yapmıştır: ‘...Kıbrıslı Türkler çözümü tercih ederlerken 1983’de yaratmaya niyet ettikleri ‘devletin’ tanınmasını amaçlayan, on yıllar boyunca sürdürdükleri politikaları da terk etmişlerdir…’ Bu değerlendirmelere zamanında KKTC’nin itiraz ettiğine dair basında bir haber okumuş değilim. Demeçlerinizde “KKTC” kavramına yer verilmeyişinin veya asgari sayıda kullanılmasının uluslararası camia önünde BMGS Annan’ın değerlendirmesini doğrulamasından, Kıbrıs ulusal davamız adına endişe ederim!…”Emekli diplomat ekliyor: “BM, Ada’da iki ayrı Devlet’in varlığını; iki ayrı halkın mevcudiyetini, iki halkın Ada üzerinde siyasi egemenliğin kaynağını oluşturduğunu, yaşayabilir bir çözüm için, iki kesimli federasyonda, bazı küçük istisnalar dışında Kuzey’de sadece Türklerin, güneyde sadece Rumların yaşaması gerektiği anlayışını, Federal bir çözüme hukukî ve siyasî bakımdan eşit iki tarafın egemen iradeleriyle ulaşılabileceğini... Güney Kıbrıs Rum Hükümeti’nin Kıbrıs Türk Halkı’nı ve O’nun bağımsız iradesiyle ilân edilmiş olan KKTC’ni temsil edemeyeceğini; ANNAN Plânı’na ret oyu vermekle Rumların müzakereye dayanan bir çözümü reddetmiş olduklarını; Rumların ret oyu vermekle aslında status quo’yu kabullenmiş olduklarını. Kısacası, Ada’daki gerçekleri kabul etmemekte veya görmezlikten gelmektedir. BM ve AB, KKTC’nin egemenliği altındaki toprakların, bugün Rumların temsil iddiasında bulundukları 1960 “ Kıbrıs Cumhuriyeti’nin” parçasını oluşturduğu şeklindeki Rum tezine arka çıkmaktadırlar… AB Konseyi, 26 Nisan 2004 tarihli açıklamasında, “KKTC’nin” değil "Kıbrıs Türk Toplumunun tecrit edilmişliğinin sona erdirilmesinden” söz etmiştir.”Bu gerçekler karşısında KKTC'nin, sözde Başkanı olan Talat'ın “Kıbrıs’ın Türk tarafı” diye söz etmesinde ters bir anlam ve kasıt var…“Rum Tarafı” yok hükmünde olan "Kıbrıs Cumhuriyeti” kavramına sürekli vurgu yapmayı nasıl kendileri için hak görüyorlarsa, Kıbrıs Türk Halkı için de KKTC’ni sürekli zikretmek o kadar haktır.”
KAYNAK : Yeni Alanya Gazetesi Altemur Kılıç
09.01.2008
SABİH SAMUR YORUMU :
Kıbrıs Adası ve kuzeyindeki Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti T.C.'nin olmazsa olmazıdır.Hükümetler gelip geçicidir.Ama KKTC ülküsü kalıcıdır ve devletimizin asla kaybetmeyi göze almayacağı kutsal bir değeridir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder