1 Aralık 2008 Pazartesi

UBP'nin 17.Olağan Kurultayı Yapıldı

UBP′nin 17′inci olağan kurultayı muazzam bir katılımla gerçekleşti.
Kurultaydaki coşku ve yoğun katılım UBP′nin tek başına iktidara geleceği yönündeki değerlendirmeleri doğruladı.Eroğlu yeniden baskanDerviş Eroğlu, Tahsin Ertuğruloğlu′nun 448 oyuna karşılık 740 oyla yeniden başkan seçildi.
Daha önceki Kurultay Kararlarımız ışığında vurgularız ki;Kıbrıs konusundaki gelişmeler halkımızın endişelerini giderecek doğrultuda olmayıp, aksine kaygılarımızı artırmaktadır.Rum tarafının iktidarı ve muhalefetiyle bir ağızdan ortaya koyduğu talepler, halkımızın uzun yılların deneyimi ve olayların gelişimiyle benimsediği gerçekçi, adil ve yaşayabilir bir uzlaşıya götürecek nitelikte değildir. Bu taleplerin bizi sözde "Kıbrıslılık" adı altında Rum halkı içinde bir azınlık durumuna indirgemeyi ve sonuçta "osmosis" yoluyla eritmeyi amaçladığı açıktır.Rum tarafı, AB ile aralarında tek yanlı olarak imzalanan 10′ncu protokolde de öngörüldüğü üzere, sözde "Kıbrıs Cumhuriyeti"nin egemenliğinin Kuzey′e, yani Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti halkı üzerine de yayılması peşindedir.KKTC′de şu anda yönetimde bulunanların "Dünya bizi anlamaya başladı. Biz ödüllendirileceğiz, Rumlarsa cezalandırılacak" iddiaları tamamen boş çıkmıştır.Tam aksine, gerek Birleşmiş Milletler, Avrupa Birliği, Avupa Konseyi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, gerekse bazı ülkelerin tutumları Rum tarafını ödüllendirmekte, cesaretlendirmekte ve uzlaşmazlığını körüklemektedir. Bunun en son örneği, Rusya Federasyonu ile Kıbrıs Rum Yönetimi arasında 19 Kasım 2008 tarihinde imzalanan Siyasi Manifesto′dur.Bu karar ve/veya anlaşmalarda sözde "Kıbrıs Cumhuriyeti"nin "tek egemenliğinden, tek uluslararası kimliğinden ve tek vatandaşlığından" bahsedilmesi, Anavatan Türkiye′ye Kıbrıs′tan asker çekme çağrısı ve/veya sözde "Kıbrıs Cumhuriyeti"ni tanıma anlamına gelecek adımlar atması çağrısında bulunulması mevcut durum ve yaşanan gerçeklere aykırı olup tarafımızdan kabul edilmeleri asla mümkün değildir.Tüm bu gelişmeler karşısında Devlet ve Hükümet yetkililerinin izlediği tutum bize güven vermemektedir.Sayın Cumhurbaşkanı′nın kimi açıklamalarında Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti′nin varlığını ve egemenliğini tartışma konusu bile yapmayacağını vurgulamasına karşın, özellikle 1 Temmuz 2008 tarihinde Rum Yönetimi Başkanı Dimitris Hristofyas′la yaptığı görüşmede "tek egemenlik" üzerinde prensipte anlaşması tarihi bir yanılgı olup, Rum tarafınca alabildiğine aleyhimize istismar edilmektedir. Bu hatadan bir an evvel dönülmesi gerekmektedir.BM Genel Sekreteri′nin iyi niyet misyonu çerçevesinde yapılan görüşmelere karşı değiliz. Ancak, "iki toplum lideri" arasında yapılan görüşmelerin 40 yıldır bir netice vermediği ve vermesine de olanak bulunmadığı ortadadır. Gerçek eşitlik zemini oluşmadıkça bu görüşmelerin başarısızlığa mahkum olduğunu geçmişin deneyimleri göstermiştir. Ulusal Birlik Partisi Kurultayı olarak, Kıbrıs′ta gerçekçi, adil ve yaşayabilir bir anlaşma için görüşmelerin adadaki iki bağımsız ve egemen Devlet arasında Birleşmiş Milletler gözetiminde yapılmasını gündeme getirmenin zamanı gelmiştir. Böyle bir görüşme süreci yoluyla ortaya çıkabilecek yeni bir ortaklıkla ilgili "kırmızı çizgilerimizi" bir kez daha dünyaya duyurmakta yarar görüyoruz:A. Herhangi bir anlaşma, iki halk ve iki Devlet′in egemen eşitliği temelinde yapılmalıdır.B. "Oluşturucu Eyalet/Devlet- Constituent State" kavramı haklarımızın korunması açısından tatmin edici değildir, Rum tarafının açıklamaları bunun kanıtıdır."Founding States- Kurucu Devlet" kavramı üzerinde ısrar edilmelidir. Egemenliğin kaynağının Kurucu Devletler olduğu açıkça belirtilmelidir.C. Öngörülen federasyona, ancak adadaki iki bağımsız ve egemen Devlet′in oluşturacağı konfederal bir yapı noktasından başlanıp evrim yoluyla ulaşılabilir. Yeni ortaklığı oluşturacak Devletlerde kalacak yetkiler egemen yetkiler olmalıdır ki, bu ortaklık yeniden yıkılacak olursa, kendimizi uluslararası alanda Rum tarafıyla eşit statüde bulalım.D.Olası bir Anlaşmada Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, isim, sıfat ve tüm sembolleri ile öngörülen yapının Kıbrıs Türk kanadını oluşturmalıdır.E. İki kesimlilik kesinlikle sulandırılmamalıdırF. Türkiye′nin etkin ve fiili garantisinin devamı tartışılmazdır. G. Olası bir anlaşmanın AB mahkemelerinde veya uluslararası hukuk kuruluşlarında dava konusu yapılmaması için, anlaşma AB′nin birincil hukuku olmalıdır.Kıbrıs Türk halkının sonu gelmez görüşmelerde kaybedecek zamanı yoktur. Mevcut sürecin gerçekten bir "son şans" olması için gerekli takvimleme yapılmalı ve başka seçenekler gündeme getirilmelidir. Halkımız Rum′la birleşmeye mahkum değildir. Ayrılma hakkı da birleşme hakkı kadar geçerlidir. Rum tarafı bizi tahakkümü altına almayacak bir uzlaşıya razı olmayacağını her tutum ve hareketiyle göstermiştir. Kamuoyu yoklamaları da bunu göstermektedir. Anavatan Türkiye ile işbirliği içerisinde, bizim de buna karşı alternatif formüller ortaya koymamız gerekmektedir.Uzlaşı arayışlarında uluslararası konjonktürden yararlanmalıyız. Gelişmeler, bağımsızlıktan, özgürlükten yanadır. Şu anda iktidarda olan yöneticilerin buna gözlerini kapatırcasına "tanınma istemiyoruz", "bağımsız Devlet istemiyoruz" şeklindeki sözleri ve egemenlik kavramını ağızlarına dahi almaktan kaçınmaları kabul edilemez, Ulusal Birlik Partisi iktidarın bu tutumunu şiddetle kınıyor. Yapılan anketler halkımızın büyük çoğunluğunun Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Devleti′nin tanınmasını istediğini göstermektedir.Halkın bu iradesine hiç kimse karşı koyamaz.Ulusal Birlik Partisi olarak halkımızın geleceğini düşünüyor ve bu ilkeleri gözetiyoruz. Varoluş ve özgürlük mücadelemizde en büyük desteğimiz, her zaman olduğu gibi, Anavatan Türkiye′dir. Yukarıdaki ilkeler çerçevesinde yapılacak bir anlaşma için üzerimize düşen ne varsa yapmaya kararlıyız, ancak bunların dışına çıkılmak istenmesi halinde halkımızla birlikte mücadalemizi sürdürmeye devam edeceğiz.Kurultayımızın, halkımızın dikkatine önemle getirmek istediği diğer bir husus da Güney Kıbrıs Rum Yönetimi′nin bir yandan müzakere süreci devam ettirilirken diğer yandan uluslararası hukuk mercileri önünde Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti aleyhine çeşitli davalar açmak suretiyle, KKTC, Kıbrıs Türk Halkı ve Anavatan Türkiye aleyhine kararlar elde etme çabalarını sürdürmesidir.Bu bağlamda Lapta′da bir ev sahibi olan İngiliz Orams çifti aleyhine İngiliz mahkemelerinde açılmış olan davanın Avrupa Toplumları Mahkemesi′ne taşınmış olması Rum-Yunan atarfının iki yüzlülüğünün en belirgin örneğidir.Tarafsızlığı tartışmalı bir mahkeme durmununda olan Avrupa Toplulukları Mahkemesi′ndeki dava sürecinde, AB Komisyonu tarafından verilmiş hukuki görüşler büyük bir olasılıkla mahkemenin kararını oluşturacaktır.AB Komisyonu raportörünün mahkemeye sunduğu görüşe göre Rum mahkemelerinin yargı yetkisi Kuzey′deki tüm sivil ve ticari konuları kapsamalıdır ve üye ülke makamları bu kararları uygulamakla yükümlüdür.Böylesi bir görüşün karar olarak çıkması KKTC′nin hukuki ve fiili varlığına karşı son derece güçlü bir darbe yaratacaktır.Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı ve hükümeti Güney Kıbrıs Rum Yönetimi′ne bu ve bu tür davaları geri çekme çağrısı yapmalıdır.Rumların, bu çağrıya uymamaları durumunda görüşme sürecinin büyük zarar göreceği açıkça deklare edilmelidir.Rumların lehine çıkması büyük bir olasılık olarak görülen bu haksız karar ancak bu şekilde önlenebilir.Ulusal Birlik Partisi Kurultayı olarak, bütün bu gelişmeler karşısında halkımızın geleceğinden endişe duymadığımızı, Devletimizin egemen varlığını, halkımızın anketlere de yansıyan tutumunu, Anavatan Türkiye ile ilişkilerimizi yaşamsal bir güvence olarak gördüğümüzü, Rumların halkımız tarafından da giderek daha iyi anlaşılan uzlaşmaz tutumu karşısında Devletimizin tanınmasının somut bir şekilde gündeme geleceğinden emin olduğumuzu, Devletimizin tanınması için mücadelemizi sürdüreceğimizi, yaptığımız bu tarihi toplantıda bir kez daha vurgularız.

Hiç yorum yok: